Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 27 Eylül'deki Kabine toplantısı sonrası Paris İklim Anlaşması'nı TBMM'nin onayına sunmayı planladıklarını duyurdu.
Hem de ‘tarihi bir adım’ diye…
Bu karar, çe...
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 27 Eylül'deki Kabine toplantısı sonrası Paris İklim Anlaşması'nı TBMM'nin onayına sunmayı planladıklarını duyurdu.
Hem de ‘tarihi bir adım’ diye…
Bu karar, çevrecilerin ve iklim uzmanlarının, hatta iş dünyasının uzun süredir talep ettiği bir adımdı.
Erdoğan şöyle konuştu; "Türkiye 2053 vizyonumuzun ilk ve en kritik adımlarından iklim değişikliği konusunda tarihi bir adım atıyor. 2015 yılında Paris İklim Anlaşması'na muvafakat veren ülkeler arasında yer alıyordu. Ancak hükümler kısmındaki adaletsizlikler nedeniyle mecliste onay sürecini başlatmamıştık. Bu anlaşmayı Meclisimizde onaylama kararı aldık."
Türkiye, Paris İklim Anlaşması'nı, 22 Nisan 2016’da New York'ta imzaladı. Ancak henüz anlaşmaya taraf olmadı. Bir anlaşmayı imzalamak ile taraf olmak arasında fark var.
O da şu: Anlaşmanın imzalandığı ülkelerde yürürlüğe girebilmesi için o ülkelerin parlamentoları tarafından da onaylanması gerekiyor. Ülkeler, anlaşmayı imzalasalar bile, iç onaydan geçmediği sürece taraf olmuyorlar.
Peki, nedir bu Paris Anlaşması? Neden bu kadar önemli?
Anlaşma her ülkeye karbon salımını azaltmak için hedefler koyma yükümlülüğü getiriyor. Ayrıca bu hedeflerin beş yılda bir gözden geçirilmesi söz konusu. Atmosfere en fazla sera gazı salan ülkelerin başında gelen ABD, anlaşmadan çekilen tek ülke. Trump sonrasında göreve gelen Biden'ın Beyaz Saray'daki ilk icraatlarından biri, Paris İklim Anlaşması'na geri dönme sürecini başlatmak oldu.
Çok kısaca, öne çıkan maddeler şunlar:
Küresel sıcaklık artışını, 1850-1900 yılları arasındaki ‘sanayi öncesi döneme’ kıyasla 2 dereceyle sınırlamak. Mümkünse 1,5 dereceye kadar düşürmek. Bu arada mevcut artışın 1,1-1,2 derece düzeyinde olduğu tespit edildi.
İnsan faaliyetleriyle ortaya çıkan sera gazlarını, 2050- 2100 yılları arasında ağaç, toprak ve okyanusların doğal yollardan sindirebileceği bir noktaya çekmek.
Her ülkenin karbon salımını kesme performansını beş yılda bir değerlendirmek ve yeni hedefler belirlemek.
Zengin ülkelerin daha yoksul ülkelere ‘iklim finansı’ vermesini sağlayarak iklim değişikliğine uyumunu geliştirmek ve yenilenebilir enerjiye geçişlerini sağlamak, bir diğer madde.
Anlaşma günlerdir tartışılıyor. Gelecek kuşaklara temiz bir dünya bırakmak adına insani ve toplumsal bir gereklilik mi, yoksa küreselcilerin oyunu mu?
Gelişmekte olan ülkeler için bir tuzak mı?
Dünyayı 10 devlet kirletti, gelişme aşamasında olanlar mı ceremesini ve maliyetini karşılayacak?
Tüm küresel ısınmadan bizi sorumlu tutarlar mı?
Dizel araçlara vergi yükü gelir mi?
Kendileri her gün yüzlerce füze üretirken bizim otomobil fabrikamızı bile karbon salınımı yapıyor diye kapatmaya çalışırlar mı?
Trump neden imzalamadı?
Gazını salan bu büyükbaş hayvanlar atmosferi kirletiyor diye itlaf edilir mi? Yapay et raflarda yerini alır mı? Gibi gibi…
Söz konusu anlaşma, dünyanın ilk kapsamlı iklim anlaşması. Bilim insanları bu konuda halkı aydınlatmalı. İkna etmeli. Halkın kalbini yatıştırmalı.
Gerekiyorsa referanduma gidilip ortak karar alınmalı.
Beraber yaşama kültürü deden kavram da bu zaten.