Belgesellerde çok denk gelir; hani aslan bizona saldırır, boynundan yakalar, devirmeye çalışır, bizon canı için mücadele eder. Arkada yetmiş beş tane bizon olanı biteni homurdanarak seyreder. Maç izler gibi izlerler. Mutlaka şu cümleyi kurmuş, en azından duymuşsunuzdur: Bak ne kadar kalabalıklar, aynı anda hepsi bir saldırsa aslanı duman ederler ama öyle aval aval bakıyorlar.

Geçenlerde bu cümleyi sokak ortasında hamile ‘eşini’ evire çevire döven ‘adam’ı görünce söyledim. Kadını kurtarmaya yanaşmayanlar haklı gerekçeler gösterebilir. Benzer bir ‘Kadir Şeker’ olayı yaşamak istemiyordur. Olaya dahil olup düzenini bozmak istemiyordur, tartışılır. Sadece yaşlı bir adam gördüm arada, müdahale etmeye çalışan. O da yetersiz kaldı. Eminim çoğumuz, etraftan destek göreceğimizi bilsek yardım eder kadıncağızı kurtarırız ama insanımıza güvenmiyoruz.

Bu ülkede polis yok mu, jandarma, bekçi yok mu? Var da, 85 milyon 400 bin kolluk kuvveti yok! Polis saldırganı aldı almasına ancak kadıncağızın o midesine yediği tekmelerin hesabını kim verecek!

Kimse…

Çünkü bu şiddet duygusu sabahtan akşama çözülebilecek bir sorun değil! Şiddet güç ilişkisine dayalıdır ve kişi şiddeti gücü yettiği yere uygular. Kadına şiddetin sebebi de tam budur. Erkek sadece gücü yettiği için döver kadını.

Daha önce de yazmıştım, kadının özgürleşme arzusu erkek egemen iktidara ve erkek egemen kültüre karşı bir isyandır aslında. Bu isyanı bastırabilmek için kadına şiddet uygular erkek.

Şiddet her zaman vardı. İnsanın doğasında var saldırganlık. Vicdan, sağduyu, eğitim, aile, din, hukuk, gelenek, toplumsal ‘iyi’ rolü bu güdüyü bastırsa da bazen yetersiz kalabiliyor. Ne hukuk bu işi çözebilir ne de sosyal paylaşım sitelerinde yakılan ağıtlar… Bu sorun, gömleğin ilk düğmesini yanlış iliklemek gibi. Yanlışı baştan yaparsak asla doğruyu bulamayız. Psikolojik sorunlar olabilir, narsist kişilik bozukluğu olabilir ancak şu bir gerçek ki; şiddet öğreniliyor. Annesine uygulanan şiddeti normalleştirip kendi maruz kaldığı zaman ses çıkarmayan kadının tavrı bir öğrenmedir. ‘Sırtından sıpayı, karnından sopayı eksik etmeyeceksin’, ‘Kızını dövmeyen dizini döver’ gibi laflarla olağanlaştırılmış şiddet kadını ötekileştirdiği gibi aslında bir öğrenmedir. Örneğin; kırsalda büyümüş bir adam. Yemek, temizlik gibi ev işleri annesine emanet. Babasına hizmet eden anne, onun kafasındaki kadın modeli. Adam geliyor şehre, bir kızla tanışıyor. Ama kız öyle değil. Şu çelişkiyi taşıyor: Neden bu kız annem gibi değil? Annemin babama verdiği hizmeti bu kız bana vermeyecek. Bu çıkarım ne yazık ki öfkeye dönüşebiliyor…

Tavsiyem anne ve babalara… Öfkesini kontrol edemeyen evlat sahibi olmak istemiyorsanız lütfen onları her istediği yerine getirilen, anında elde edebilme beklentisi ile büyüyen çocuklar olarak yetiştirmeyin.

Yanlış ebeveynler yanlış çocuklar yetiştirir. Bu da nesilden nesile geçer…