Taa.. 160 yıl önceydi. Orduyu güçlendirmek lazım diye düşündü Zat-ı Şahaneleri. Emir buyurdu. “Tez elden Bulak Bey’e haber salına. Hemen huzura buyura! Bulak Bey ilk Vaşington büyükelçimizdi. Asıl Adı “Edward Blacque” idi. Kendi Fransız, eşi Amerikalıydı. Milletimizin dili dönmediğinden midir?
Yoksa bir Fransız ecnebisinin elçi ilan edilmesine gelecek tepkilerden midir? Bilinmez. Adı Bulak Bey oluverdi. Neyse. Cin gibi adamdı Bulak Bey.
Padişahımızın huzuruna müthiş bir öneri ile geldi. Tüfek alalım dedi. Hem de şu Martini Henry’lerden.
“At Martini be Debreli hasan dağlar inlesin”
Ya da
“Aynalı Martin yaptırdım da narinim” her ikisi de olur.
ZAT_I ŞAHANELERİ
İşte onlardan. Zat-ı Şahaneleri’nin aklına pek yattı. Bulak Bey, Providence Tool Company’i buldu. Ona da okey dendi. Tanesi 15 dolardan 300 bin Martini aldık.
Süngüsü 1 dolar 25 sentti. Parayı İngiliz şilini olarak şak! ödedik. Tüfekler pek bi havalıydı. Kabzasına padişah efendimizin tuğrası işlenmişti. Ama şirket patent sorunu yaşayınca çarşı karıştı. Tool parayı ödediğimiz halde 48 bin İngiliz tüfeğini ve 4 milyon mermiyi vermedi. Üstelik bir de zarara uğradım diye tazminat davası da açtı. Daha ne olup bittiği bizimkiler anlamadan bir haber daha geldi. 50 bin tüfek siparişi daha verin. Davayı geri çekelim diyorlardı.
Tamam denildi. Ek sipariş verildi. Ama tüfekler yine de yalan oldu. Koca bir bardak soğuk su içtik. Hem tüfeklerin hem de paranın üstüne. Aradan zaman geçti. Savaş yine kapıya dayandı. Zat-ı şahaneleri bu kez tüfek değil gemi alalım dedi. Vickers şirketine sipariş verdik. Parasını da triko ödedik. Adı bile belliydi. Reşadiye. İngilizler uyanık. Baktılar para peşin. Armstrong şirketi de haber yolladı. “Brezilyalılar için efsane bir zırhlı yaptık. Onu size verelim” dedi
Vay.. bir savaş gemisi daha. Hem de hazır ve nazır. Padişah efendimiz tamam dedi. Para yine şak diye yattı. Adı “Sultan Osman” olsun mu? Olsun tabi. Bir süre sonra Reşadiye tamam denildi. Denize indirilecekti fakat burnunda şampanya nasıl kırılacaktı. Olmaz dedik. Bari gülsuyu kırın.
Reşadiye denizcilik tarihine geçti. Gülsuyu şişesi kırılarak denize indirilen ilk gemi olarak. Tören süper olmuştu da. Ortada gemi yoktu. Sadece kaportası bitmişti. Hazır denilen “Sultan Osman” ise hala kızaktaydı. Rauf Orbay 2 ay İngiltere’de gemi bekledi. İngilizlerin gönlü yoktu. Bir sabah haber geldi.
Zırhlılara İngiliz devleri el koymuştu. Reşadiye “Erin” oldu. Sultan Osman’ın da “Agincourt”
Yine koca bir bardak soğuk bir bardak su içtik. Hem gemilerin hem de paramızın üstüne (Bugünkü kurla 1 milyar dolardan fazla). Acı olansa her iki gemide 1. Dünya Savaşı’nda bize karşı kullanıldı. Aynı dönemde İtalya’dan bir muhrip; 2 denizaltı, Fransa’dan 8 torpido bot sipariş etmiştik. Tabi onlar da yalan oldu (Yaklaşık 300 milyon dolar). Koca bir bardak soğuk su daha içtik. Yani anlayacağınız 1.5 milyar dolar ödeyip sadece maket aldık. F-35’ler konusuna hiç girmiyorum bile. Batı bu kardeşim güvenmeyeceksin. İşte o yüzden Baykar’da çok önemli. Aselsan’da.. Tusaş’da. Tank Palet’de..
Kendin yapacaksın!