Yıl 2070…
Türkiye’de bir yer…
İki genç, 2020 yılında dünyada patlak veren, Türkiye’yi de etkisi altına alan korona virüsü konuşuyor. Dönemin insanları için korona virüs artık pek bir anlam taşımıyor...
Yıl 2070…
Türkiye’de bir yer…
İki genç, 2020 yılında dünyada patlak veren, Türkiye’yi de etkisi altına alan korona virüsü konuşuyor. Dönemin insanları için korona virüs artık pek bir anlam taşımıyor. Eskilerin anlattığı bir süreç sadece. Biri diğerine şöyle soruyor; 50 yıl önce binlerce insan neden ölmüş biliyor musun?
- Neden?
- Elini yıkamamışlar.
- Ha’di canım sen de. Olur mu öyle şey, insan elini yıkamaz mı?
- Ciddiyim. İnanmazsan bak googxx99’a… (Zamanın arama motoru) Ellerinizi sabunla güzelce yıkayın demiş hekimler. Çoğu kulak asmamış, bu yüzden ölmüşler.
- (Gülerek) Allah Allah… Komik yahu!
- Dahası da var, bu kadar insan neden ölmüş biliyor musun?
- Neden?
- Virüsten korunmak için maske takmamışlar.
- İnanmam.
- Yalan mı söyleyeceğim, bak, araştır… Bilim insanları çıkmış, insanlara ‘Maske takın’ demişler, çoğu dinlememiş. Ölen ölene…
- (Şaşırarak) Tuhaf!
- Bitmedi. Bu kadar insan neden ölmüş biliyor musun?
- Neden?
- Bilim Kurulu demiş ki; virüsün bulaşmaması için aranıza mesafe koyun. Ne mesafesi, inadına yapar gibi halay çekmişler. Akın akın taziyelere gitmişler. Partiler, düğünler, kınalar gırla… Bu arada kına gecesi diye bir eğlence varmış eskiden. Nikahtan bir gün önce yapılırmış. Evlenecek gençler istemese de damadın ya da gelinin annesi mecbur tutuyormuş. Resmen işkence… Hatta kına gecesinde hayatını kaybedenlerden biri gelinin annesine dava açmış ölüme sebebiyetten.
- (Gülerek) Yok artık!
- Evet, gir bak googxx99’a… Resimleri var.
Bu sahne olur mu, bal gibi olur.
Peki, biz adam olur muyuz? Ben dahil, olmayız…
Gülecekler bize, emin olun gülecekler, dalga geçecekler… İbrahim Koçbaş elini yıkamadığı için öldü diye, İbrahim Koçbaş maske takmadığı için öldü diye, İbrahim Koçbaş komşusunun kınasına gitti diye gülecekler ağlanacak halimize…
Kına gecesi nedir yahu! Çok mu gerekli? Nikah tamam, hayat korona virüse rağmen devam ediyor. Beşeri münasebetler de devam edecektir ancak kına ne? Bir sene yapılmasa ne olur! Ama olmaz, başkaları yapıyor, geri kalmayalım…
Taziyede sarılmak nedir? Hasta ziyaretinde sarılmak nedir arkadaş?
Adamcağız korona virüse yakalanmış. “Ah abiiiim, seni mi buldu bu illet” diyerek sarılmak, yanaklarından öpmek de nedir?
Anlıyorum, sıkıldık. Anlıyorum psikolojimiz bozuldu.
Ama başka çaremiz var mı? Bulundu mu aşı, bulunmadı. O zaman lütfen…
Biz iletişimciler arasında yaygındır şu cümle: Anlatmayın, gösterin.
Mesajın ikna ediciliği ve kalıcılığı açısından şunu mu yapmak lazım: Korona hastalarının yoğun bakımdaki hallerini, hortumların midelerine, ciğerlerine kadar sokulduğu görüntüleri mi verelim yayına…
10 saniye şöyle rahat bir nefes alabilmek için servetini harcamaya hazır insanların gözyaşlarını mı gösterelim…
Can verirken çırpınan o insancıkların yatağı yumrukladığı görüntüleri mi izletelim…
Bir korona hastasının nefesinin sesini mi verelim hoparlöre…
Astım korosunu andıran böğürme sesini…
Belki o zaman bu virüsün önemi daha rahat kavranır.
Yayınlayamayız çünkü bir çeşit psikolojik şiddete girer.
Kendimize gelelim millet, kendimize gelelim!
Lütfen…