İfade, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin’e ait.
İfade, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin’e ait.
Vedat Bilgin bir televizyon programında memur ve emekli maaşlarıyla ilgili, “Hiç olmazsa yüzde 55 yapılır mı gibi saçma sapan tartışmalar var” diyor. Asgari ücrete yüzde 50’lik zam yapıldığını ve bu zam oranının bize de olur mu şeklinde saçma sapan tartışmaların olduğunu savunan çalışma bakanı, memurlara yılda 2 defa zam yapıldığını, enflasyonun belli olmasının ardından memur zammını değerlendireceklerini ve bütün çalışanları enflasyona ezdirmeyeceklerini de katıldığı televizyon programında ifade etmiş.
Aynı Çalışma Bakanı, 25 Kasım 2022 tarihinde katıldığı bir televizyon programında da, asgari ücretle ilgili de benzer ifadeler kullanarak, “Halen 5 bin 500 lira olan asgari ücrete yüzde 50 zam olur mu?" sorusuna, "İşletmelerin ödeyebileceği bir ücret arayışındayız. Hayali değil gerçekçi bir rakam üzerinde durmak lazım" şeklinde cevap vermiş ve 1 Ocak 2023 tarihinden geçerli olmak üzere asgari ücrete yüzde 55 zam yapılmıştı.Bu sebeple Bakan Bilgin'in maaş zammı konusundaki açıklamalarının çok bağlayıcı olmadığını da görmüş oluyoruz. Her zaman olduğu gibi son söz Cumhurbaşkanında.
Asgari ücrete yüzde 54,6’lık zam yapılarak, net asgari ücret 8.506 TL oldu. Yeterli mi? Kesinlikle değil. Bu günün şartlarında 8.506 TL ile dört kişilik bir ailenin geçinebilmesi mümkün değil. Ancak asgari ücretin yarısından bile az maaş alan emekliler nasıl geçinecek?
Çalışma Bakanımız en düşük memur maaşı asgari ücretle eşdeğer demiş. İyi demiş. Gerçeklerin farkında olmakta güzel.
Ancak, asgari ücret adı üzerinde bir ülkede bir işçinin alabileceği en düşük ücret demek. Bizim ülkemizde çalışanların yaklaşık yüzde 40’ının asgari ücretle çalıştığını da unutmamak gerek. Okuma yazma bilmeyen bir işçimizin asgari ücretle çalıştığı ortamda, en az lise mezunu olan, pek çoğunun da üniversite mezunu olduğu bir memurumuzun asgari ücret seviyesinde maaş alması ne kadar adaletli olur?
Yapılan uygulamalarla, geçen yıllar içerisinde, belki memurun güvencesini kaldıramadınız ama, memurun itibarını yok ederek, memurun şahsında kurumlarımızı da itibarsızlaştırdınız. Maalesef.
Ve sayın bakanımız içerik olarak demiş ki, memur sendikaları gereksiz.
Aynı çalışma bakanımız geçtiğimiz yıl eylül ayında da iş kolundaki üye sayısı çalışanların yüzde 1’inden az olan sendikalar için de demişti ki, “merdiven altı sendikalar.”
Mevcut kanun, genelge, yönetmelikler çerçevesinde il valiliklerine müracaat edilerek kurulan sendikalar nasıl merdiven altı oluyor anlamak mümkün değil.
Elbette bu güne dek yaptığı tüm toplu sözleşmeleri enflasyon altında kalan, çözüm sürecinde ülkemizde çözüm sürecini anlatmak için akil adam olan genel başkanlara sahip olan, Suriye’de pirket dağıtan, memurun hakkından başka her işle uğraşan, sizin sözünüzden çıkmayan sendikalar İçin söyledinizse yerden göğe kadar haklısınız. Kurumlarda yaşanan huzursuzluk ve adaletsizliklerin de baş müsebbipleri maalesef o bahsettiğiniz sendikacılar. Siyasetle kol kola yürüyen, siyasetin kontrolündeki sendikalar için o sözü söyleyebilirsiniz. Ancak işini doğru yapan sendikalar için “gereksiz” ibaresini kabul etmek mümkün değildir. Bilesiniz.