Aile hekimlerinin asli görevi vatandaşlarımıza koruyucu sağlık hizmetlerini en iyi şekilde sunmak.

Koruyucu sağlık hizmetleri nedir derseniz?

Vatandaşlarımızın temel sağlık kontrollerinin ve aşılama hizmetlerinin en iyi şekilde yapılması.
Ülkemizde aile hekimliğinin uygulanmaya başlamasının temel gerekçelerinden biri de sevk zincirini uygulamaktı.  

Sevk zinciri nedir derseniz?

Acil durumlar haricinde vatandaşın sağlık ihtiyacında öncelikle aile hekimine başvurması, aile hekiminin devlet hastanesine, devlet hastanesinin de eğitim araştırma hastanesine sevk etmesi. Peki sevk zinciri gerekli mi?

Evet sevk zinciri gerekli ve uygulanmalı. Çünkü bu gün yüz binlerce vatandaş gerekli gereksiz devlet hastanelerine başvurmakta, asıl ihtiyaç sahibi olan vatandaş ise hastanelerden randevu alamamakta ve tedavileri aksamakta veya tedavi olamamaktadır. 

Ancak, özellikle siyaseten oy kaybı yaşanacağı endişesiyle aile hekimliği uygulamasında yıllardır sevk zinciri uygulanmamakta ve bunun faturası da maalesef bu gün aile hekimlerine kesilmektedir.

9073 sayılı cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile 29 Ekim 2024 tarihinde imzalanan ve 1 Kasım 2024 tarihinde yürürlüğe girmiş olan aile hekimliğin ödeme ve sözleşme şartlarını belirleyen yönetmelik değişikliği ile aile hekimliği sisteminde yoğun iş yükü üzerine yeni iş yükleri oluşturacak maddeler eklenmiş olup, temelde koruyucu sağlık hizmeti vermesi gereken ancak başını raporlu ilaçların yazılması, ehliyet raporu, spor raporu, çeşitli meslek örgütlerine bile akli-meleke raporu gibi gereksiz işlemlerin üzerine şimdi haydi koruyucu sağlık hizmetini de zorunlu kılalım diyerek çıkarılan bu yönetmelik, tabiri caiz ise ne kadar ekmek, o kadar köfte mantığı ile hazırlanmıştır.

Çalışana maaş güvencesi yerine teşvik ve destek gibi kalemlerle adeta bir yarışma ortamına zemin hazırlamıştır. Günde 8 saat bilfiil mesai yapıldığında bile hasta başına 6 dakika süre bırakan bu yönetmelik özetle diyor ki, nefes alma, ihtiyaçlarına bile vakit ayırma. Ama her 6 dakikada bir kişinin gebe ve izlem muayenesini, bebek izlem ve muayenesini, raporları, çocuk gelişimlerini, kronik hastalık ilaçlarını, nezle gribini, ağrısını sızısını hiçbir yere gönderme. Bir oda içerisinde yarım yamalak yap. Yap ki para vereyim. Yoksa toplu sözleşmeyle belirlenen TÜİK’in kendine has enflasyon oranları ile harmanlanan kuşa dönmüş, açlık sınırının altındaki maaşa talim et diyor.

Hatta aile hekimine kayıtlı olan hasta başka sağlık kuruluşuna giderse teşvik ödemeni keserim diyor. Hatta çok ses çıkarır da idareyi kızdırırsan, bir disiplin cezası alırsan teşvik ve desteğini kesmekle kalmam sözleşmeni de feshederim diyor. Hemşireleri hekimlere, hekimleri hastalara, hastaları nereye olduğu belli olmayan bağlarla birbirine bağlayan ve tam bir sorun yumağı bir yönetmelik. 
Lohusa yatağından sana gelemeyen kadından dolayı ücret kes,
Aşı karşıtına dokunma, ama aşı yaptırmayandan ücret kes,
Kanunda yeri olduğu halde sevk zorunluluğunu işletme, ama hastaneye gidenden ücret kes,
Üniversiteye vatandaş elini kolunu sallayarak giderken bunun ödemesini aile hekiminden kes,
Param var giderim özel hastaneye diyeni hem sistemde kayıtlı tut, hem de aile hekimine gelmedi diye hekimin ve hemşirenin teşvik ödemesini kes,
Bu adam zaten pek hastalanmıyor ki, sağlıklı kişi diyerek maaş hesabında kullandığın katsayıyı eksiye düşür, afaki bir günlük hedef muayene sayısı belirle, aşağısında kalanın ücretini kes, 
Özendirici imiş gibi günlük 76 hasta bakarsan al sana ödül dercesine hastaların bakımını riske sok ve hekimleri hataya teşvik et, bir disiplin cezası alırsan da koy kapının önüne.

Düşünsenize sağlıklı genç bir birey yılda iki kez aile hekimine gitmedi diye aile hekiminden ücret kesilecek.
Ya da kronik hastalığı olan bir vatandaşımız yılda yedi kereden fazla hastaneye gitti diye yine aile hekiminden ücret kesilecek.

Siz hiç, okula gitmeyen öğrenciden öğretmenin, camiye gitmeyen cemaatten imamın maaşının kesildiğini gördünüz mü?