Hayat her zaman kötü gitmez. İyi giden günler de olur. Hatta bazen her şey o kadar iyi gider ki sizden mutlusu yoktur ve bu etrafınızdakileri huzursuz eder, çevrenizdekiler sizin mutluluğunuzdan rahatsız olur. Çünkü insanların çoğu üzülerek söylüyorum ki kendisinden daha mutlu, huzurlu, aşk dolu, yaşayanı istemez. Eğer çevresinde böyle bir insan varsa ondan bir şekilde rahatsız olur.
Tabii bu söylediğim normal olmayan insanlar için geçerli. Çünkü normal olan insanlar bu şekilde istememezlik çukurunun içine düşmezler. Bir kişinin mutluluğunun toplumun mutluluğuna olumlu katkısı olacağını bilirler. Fakat yine üzülerek söylüyorum ki normal olmayan insan sayısı gün geçtikçe artıyor. Çünkü stres seviyesi çeşitli sebeplerden dolayı bir şekilde artıyor. Bu durumda insanlar kendi mutsuzluğunun hırsını başkasının mutluluğundan çıkarmaya çalışıyor. Sanki siz onların mutsuzluğunun sebebiymişsiniz gibi davranmaya başlıyorlar.
İşte bu tarz durumlarda hayatı gözlerden uzak yaşamak denen şeyin devreye girmesi gerekiyor. Yani kişinin kendine ait sırlarının olması…
Konuyu daha da mercek altına alacak olursak, maaşınızı kimsenin bilmemesi, nereye tatile gittiğinizden kimsenin haberinin olmaması, aile içinde ne kadar mutlu olduğunuzun adeta bir “sır” olması faydalı olabilir. Çünkü ne kadar az paylaşım yapılırsa istememezlik denen şey o kadar önlenmiş olur.
Bu konuda sosyal medya denen şeyin dikkatli kullanılması da önem arz etmektedir. Öyle insanlar var ki resmen sosyal medyanın içinde yaşıyorlar. Yediklerini, içtiklerini, gezdiklerini hemen sosyal medyada paylaşıyorlar. Bu da diğer insanların onlar gibi olamadığı için kendini kötü hissetmesine ve bu durumdan kaynaklı olarak içindeki şeytana yenik düşüp, özendiği insanı aşağı çekmek istemesine sebep oluyor. İki taraf da bir şekilde zarar görüyor.
Unutmamak gerekir ki insanın kendine ait “sırları” olur. Özel hayatınız size özel olmalı. Örneğin bankada ne kadar paranız olduğunu kimse bilmemeli. İnsan bunu kendine olan saygısını kaybetmemek adına yapmalı. Yani hayatını kişiselleştirmeli. Gerçekleşmeyen başarılar, plan halindeki projeler kimseyle paylaşılmamalı. “Mahrem alanı” denilen kavramın önemini kişi kendine sürekli hatırlatmalı. Yoksa etrafındaki istememezliklerle sürekli mücadele etmek zorunda kalır.
O yüzden siz siz olun kendinize olan saygınızdan dolayı kişisel alanınıza ve “sırlarınıza” sahip çıkın. Aksi takdirde hayatınızda iyi giden her şeyi başkalarıyla paylaştığınız zaman “kem göz” denen olguyla karşı karşıya kalırsınız. Kötü giden şeyleri sürekli paylaştığınızdaysa insanlar arasında saygınlığınızı kaybetme riskiyle karşı karşıya kalırsınız. Tabi burada bahsettiğim şey kimseye bir şeyinizi anlatmayın demek değil. Hepimiz toplum içinde yaşıyoruz ve paylaşımlarda bulunmak zorundayız. Benim bahsettiğim şey, anlatacağınız insanı seçmeniz ve “mahrem alanınıza” sahip çıkmanız. Kişisel sırlar, kendinize duyduğunuz saygı açısından önemlidir, değerlidir.