Yeni yıl… Hani şu yeni bir diyete başlamak için kendimize söz verdiğimiz, yeni kararlar aldığımız ama her seferinde uygulamanın bir sonraki yıla kaldığı gelecek olan yıl… İçimizi yeni umutlarla kaplayan, hayatımızda temiz bir sayfa açmak istediğimiz, ümidimizi içimizde diri tutmaya çalıştığımız, küllenen hayallerimize üfleyerek can vermeye çalıştığımız yıl…
Süslenen yılbaşı ağaçları… Altında yılbaşı ağacı örtüsü, örtünün üzerinde minik hediye kutucukları, ağacın dallarında minik parlak toplar, renk renk yıldızlar, çeşitli yılbaşı ağacı süsleri bulunan ve ışıkları yanan minik lambalar…
Yeni yıl hazırlıkları yaptığımız şu günlerde, aklıma uzun zamandır görmediğim bir arkadaşımla buluşmak geldi ve dün bizim evin yakınlarındaki bir mekânda oturmak üzere buluştuk. Başlangıçta her şey çok iyiydi, birbirimize hâl hatır sorduk ve hasret giderdik. Fakat muhabbet ilerledikçe modern hayatın insanoğlunu sürüklediği yalnızlık gerçeğiyle karşılaştım.
Her şeyden önce, hayat koşuşturmacası içinde yalnızdık. Hayatı hızlı bir biçimde yaşıyor ve bir şeylere sürekli yetişmeye çalışıyorduk. Hatta o kadar yalnızdık ki, süslediğimiz yılbaşı ağacının etrafında toplanacak kimsemiz yoktu. Çünkü sevdiklerimiz büyük ölçüde uzaktaydı. İş hayatında kurulan ve pek de derin olmayan dostluklar bu yalnızlığı gidermeye çoğu zaman yetmiyordu.
İnsanoğlu olarak hayatımızdaki pek çok şeyi büyük ölçüde kendimiz başarmak zorundaydık ve her şeye bazen tek başımıza koşmak bizi yorgun düşürüyordu. Bu da haliyle psikolojik olarak üzgün ve yorgun olmamıza yetiyordu.
İşin en kötü taraflarından biriyse kalabalıklar içinde yalnız olmaktı. Aslında kalabalık grupla halinde yaşamımızı sürdürüyorduk. Toplu taşıma araçları kalabalıktı, iş yerleri kalabalıktı, yaşadığımız apartmanlarda tek başımıza yaşamıyorduk tabi ki, orası da kalabalıktı. Her yer kalabalıktı çünkü toplum içinde yaşıyorduk ama ruhumuz yalnızdı. Çünkü dostluklar zayıflamıştı, insan ilişkileri yozlaşmıştı, kimse kimsenin sesine koşamaz hale gelmişti çünkü herkes hayat yorgunuydu. Haliyle ruhumuzun çığlıklara ses verecek insan bulamaz olmuştuk.
Hayat şartları mı insanı yalnızlığa itiyordu yoksa insan, yozlaşan insan ilişkilerine mi güvenemediğinde yalnız olmayı seçiyordu bilemiyorum fakat bildiğim bir gerçek vardı ki o da modern hayatın insanı yorduğu ve insanın aslında en derinlerde bir yerde bir şeylere ya da hayatındaki insanlara güvenme ihtiyacı olduğu…
O yüzden bence bu yılbaşı kendimize verdiğimiz sözleri tuttuğumuz ve insan ilişkilerini daha sağlam temellere oturttuğumuz farklı bir yıl başı olsun ama bu sefer gerçekten olsun. Mesela o diyete ihtiyacımız varsa başlayalım. O hayaller içimizde küllendiyse yerine yeniler için ateş yakalım. O umut köreldiyse yenisini içimizde diri tutalım ama mutlaka tutalım ve etrafımızda bizi seveni sayan, özel günlerde yanımızda bulunan bir insan çemberi oluşturalım. Çünkü özel günler, insana yalnızlığını hatırlattığında değil, birlikte kutlandığında güzeldir.