Geçenlerde evi düzenlerken ortaokulda bir arkadaşımın doğum günüm için bana hediye ettiği minik porselen patikleri buldum ve ünitemin en güzel yerine koydum. Beyaz porselen zemin üzerinde koyu mavi desenleri olan harika bir aksesuar…
Bu harika aksesuarı bulduğum zaman elbette ki çocukluk zamanlarıma gidip, duraksayıp hüzünlendim ama kısa sürdü. Daha sonra patiklere bakıp gülümsedim ve içimi bir mutluluk sardı. Hediyeleşmek ne de güzel bir şeydi. Beni ta yıllar öncesine kadar götürmüştü…
Anılar gözümde canlandı da canlandı… Ortaokul öğretmenlerimi, arkadaşlarımı, okulumu, o yıllarımı düşündüm. İşlediğimiz dersler aklıma geldi, teneffüs zili kulaklarımda çınladı. Adeta zaman tünelinde yolculuğa çıkmıştım. Yoluma tam gaz devam ediyordum. Derken ilerleyen zamanların birinde durdum.
Vakti zamanında ben de gittiğim kurslardan birinde tanıştığım felsefe mezunu bir arkadaşıma turistik bir gezi sırasında kendime aldığım, ama daha sonra ona vermeye karar verdiğim minicik bir Sokrates heykeli hediye etmiştim. Felsefe mezunu olduğu için o heykelin onun evinde daha iyi duracağını ve anlamlı olacağını düşünmüştüm.
Aradan yıllar geçti. Arkadaşım Anadolu’da bir üniversitede felsefe bölümünde akademisyen oldu. Birgün İzmir’e yolu düştü ve bana uğradı. Konuşurken laf lafı açtı ve bana dedi ki: “Biliyor musun? Bana getirdiğin Sokrates heykeli üniversitedeki masamda duruyor. Aldığım ilk anlamlı hediyeydi.” Çok mutlu olmuştum. Aslında ona o hediyeyi verirken onun için o kadar önemli olacağını ve hediyeme o kadar değer vereceğini düşünmemiştim. Duygulandım.
Yaptığımız küçük hediyeleşmelerin kimin yüreğinde hangi hassas noktaya temas edeceğini bilemeyiz. Hediyeleşmek güzeldir. Anılarımızı tazeler, karşı tarafla aramızdaki bağı kuvvetlendirir. Karşı tarafı bize hatırlatır. Bizi de karşı tarafa… Adeta zamanı durdurur. Geçirdiğimiz o özel günleri zamanın içinde kilitler. Zaman bir sonraki ana açılan kapıysa eğer, hediyeleşmek de o güzel anları kilitleyen anahtarlardır. Adeta zamana bir iz bırakır, mühür vururlar…
Hediyeleşince karşı tarafla aramızda güzel bir dostluk, sevgi bağı oluşur. Hatta yalnızca dostlarımızla ya da sevdiğimiz insanlarla aramızda oluşmaz. Dargın olduğumuz insanların kalpleri bile bize karşı yumuşar. En acımasız kalpler bile şekerin, tuzun suda çözüldüğü gibi hediyeleşince çözülüverir… Bu anlamda hediyeleşmek, kalplerde sihirli bir dokunuş etkisi yaratır… Hediye almak ve vermek bu yüzden önemlidir. Yapılan bu minik jestler, kalplere hoşluk verir.
Bütün bunları düşünürken, porselen patikleri tekrar elime aldım. Önce tozunu aldım, sonra üzerindeki koyu mavi desenleri dikkatlice inceledim. Miniciklerdi… Ama benim zihnimde kocaman bir yer açmışlardı… Sonra onları ünitenin üzerindeki yerlerine geri bıraktım. Beni hayalimde bu güzel yolculuğa çıkardığı için arkadaşıma ve onlara içimden teşekkür ettim.
O arkadaşımla ortaokuldan sonra pek görüşemedik ama porselen patikleri bana daima onu ve hediyeleşmenin önemini hatırlattı…