“Acı, insanı olgunlaştırır” derler. Bu doğrudur. “Bizi öldürmeyen şey güçlendirir” derler. Bu da büyük ölçüde doğrudur. Kısacası acının insana kattıkları yadsınamaz bir gerçektir. Hatta, acı eğer dönüştürülürse ve bizi daha verimli hale getirirse, bulunmaz bir nimettir de... Dünya, yaşadığı travmaları atlatıp başkalarına karşı daha şefkatli, daha verimli, daha yararlı olan insanlarla dolu. İnanması güç ama gerçek, bu dünyada iyi insanlar var ve iyi ki de varlar…

Fakat benim sizinle bugün paylaşmak istediğim, acının bizim hayatımıza olan pozitif yansımaları değil elbette. Çünkü acı insanı yıpratır da. İşte bugün, acının insanı nasıl yıprattığı üzerine düşüncelerimi paylaşmak istiyorum. 

“Acı çeken insanlar birbirleriyle bir şekilde tanışırlar.” Birbirlerine yabancı olsalar bile bir yerlerden bir tanıdıklık yakalarlar. Ya bakışları ele verir onları ya da acı acı gülümseyişleri… Ya akmayan gözyaşlarında, nemli gözlerde birleşirlerya boğazda düğümlenen kelimelerde ya da tepkisizliklerinde… ama bir şekilde birbirlerini fark ederler. 

Evet acı insanı yıpratır. Saçları beyazlatır. Hayatı anlamsızlaştırır. Amaçlardan vazgeçirtir. Gülümsememizi kaybettirir. Hani hayata ve her şeye inat gülümser hatta kahkaha atar ya insan, işte ondan vazgeçirtir. Sanki hayat en büyük düşmanımız oluvermiştir. Dünyayla kavgalıyızdır. Gelecek konusunda kaygılıyızdır. Çünkü acı, adalet duygumuzu rencide etmiştir. Adeta yüreğimizi bir matkap gibi delmiştir. Kalbimizde kocaman bir delik açılmıştır ve üşüyoruzdur. Kalp üşür mü dediğinizi duyar gibiyim… Üşür, sözler ince bir kar misali yağarken üşür mesela. 

Hani bazen insan çenesini tutamaz da incitir ya en acımasız cümlelerle karşısındakini, işte o zaman bir farkında olmadan karşımızdaki bizden soğur ve aramızda buzlar oluşur. Üşür işte bir şekilde. O yüzden ağzımızdan çıkanı kulak duysa iyi olur. Boşuna “iki dinle bir konuş” dememişler değil mi? Boşuna “bıçak yarası geçer dil yarası geçmez” de dememişlerdir herhalde. İnsanlar bir şeyleri söylerken yaşanmışlardan edindiği tecrübelerle hareket ederler ya hani, kulak vermek lazım bazı şeylere…

Nerede kalmıştık? Acı diyorduk en son. Hayat insanı zaten acıtır. Bir de insan insanı kurduğu cümlelerle acıtır. İnsan, bir şekilde acıya maruz kalır yani… Peki “bizi öldürmeyen şey güçlendirir” cümlesi doğru mudur gerçekten? Eğer acıyı dönüştürmeyi becerirsek doğrudur evet. Fakat güçlendiren şeyin yıprattığı da bir gerçek. 

Ben acı çeken bazı insanlardan şu cümleyi çok duydum: “yeter artık! Bu kadar da güçlü olmak istemiyorum…” Biliyor musunuz? Haklılar. Nedenini de açıklayayım mı? Çünkü acının dayanılmaz bir yanı var. İnsan, acı çektikten sonra, eskisi gibi olamaz. Çünkü bir maddenin kimyasal tepkimeye girmesi gibidir bana göre acı çekmek. Bir daha insan hayatında hiçbir şey aynı gibi olmaz işte. O istese de istemese de…