Kitap okumaya hayatın içindeki yoğunluktan dolayı bir süredir ara vermiştim. Tahmin edersiniz ki bu ayılık fazla uzun sürmedi. Çünkü insan alıştığı şeylerden pek ayrı kalamıyor. Kitap okumak, alışkın olan bir insan için bir zorunluluk. Hem de hava gibi, su gibi, ekmek gibi bir temel ihtiyaç…
Kitap okumaya alışkın olanlar, her gün belirli bir sayfa okumayınca rahat edemezler. Özellikle akşamları yatağa kitapsız giremezler. Çünkü bu tarz insanlar öğrendikçe öğrenmek, okuduklarının derinliklerinde kayboldukça kaybolmak isterler.
Bilginin elbette ki bir sınırı yoktur. Dolayısıyla her şeyi bilmemiz pek mümkün değildir. Ne kadar okursak okuyalım bir yanımız hep bir şeyleri bilmeyecektir. İşte kitap okumaya alışkın olanları bu düşünce bile korkutmaya yeter. Ne de olsa, alışkanlıklar da yaşamın bir parçası ve onlara ara verince hep eksik kalır hayatın bir yanı.
Geçen hafta, içimde bir şeylerin eksik olduğunu ve kalbimin bir şeyler öğrenmek için güm güm attığını hissettim. Neyin eksik olduğunu fark etmemse çok da uzun sürmedi. Kütüphanemin önüne geçtim ve okumadığım kitapları elime alıp iki tanesi seçip öncelik verdim. Derken burnuma en sevdiğim kokulardan biri gelmeye başladı. Tabi ki kitap kokusu…
Sayfaları elimde çevirdikçe kitap kokusu beni iyice içine çekti. Kitapları elime alıp evirip çevirmeyi, sayfalar boyu ilerledikçe burnuma gelen kokunun iyice içime işlemesini ne de çok özlemişim. Bu hissi başka yerde bulamıyorum işte. Kitaba dokunmanın ve kokusunu içime çekmenin verdiği hissi…
Kitapları elime alınca, hemen okumaya başladım. Okudukça okuyor, okumaya doyamıyordum. Hani bir insan çok susayınca kana kana su içmek ister ya, işte aynı o durumdaydım.
Zaman zaman kitabın içindeki karakterlerle arkadaşlık edip onları hayalimde hayatıma dahil ettiğim de oluyordu. İşte bu hissi de seviyordum. Okuduklarımdan hayata dair bir şeyler bulmayı, karakterlerin hayatımdaki insanlarla benzerliklerini ve onları hayalimde canlandırmayı…
Derken okumaya biraz ara verip kitap kokusuna dair araştırma yapmaya karar verdim. Bu kokuyu neden seviyordum? Benim gibi bu kokuyu sevenlere verilen bir isim var mıydı?
Elbette ki vardı. Kitap kokusunu sevenlere “bibliosmia” adı veriliyordu. Bu koku gerçekten doğal bir koku. Özellikle eski kitaplarda daha yoğun bir şekilde kendini gösteriyor çünkü içeriğinde “ligin” denilen bir madde kullanılıyor ve bu da selüloz ve oksijenle tepkimeye girince bu koku meydana geliyor. Bunlar tabi ki internette yaptığım araştırmalar sonucu karşıma çıkan bilgilerdi.
Peki ya siz? Kitap kokusunu seviyor musunuz? Eğer seviyorsanız neden sevdiğinizi hiç düşünmüş müydünüz?