Kış mevsiminin belki de en güzel ayı olan aralık ayındayız. Bir yanda ara sıra yağan yağmurlar yer yer kurumuş gönlümüze damla damla su düşürürken bir yanda kış güneşi dedikleri yalancı güneş içimizi bir ısıtıp bir soğutuyor. Yani, kış güneşi de bizi bazen kandırıyor. Öyle ya, havaya bakıyoruz güneş var diye pek de kalın giyinmiyoruz. Sonra dışarı çıkıyoruz, üşüyoruz. Fakat ben yine de aralık ayını içinde yılbaşı kutlamalarını ve yeni yıla dair umutlar barındırdığı için pek severim. 
Aralık… yüzümüze vuran soğuk esintiler… yollara ıslaklık veren yağmurlar… bizimle saklambaç oynar gibi yer yer yüzünü gösteren, bazen de kendini gizleyen kış güneşi ve ay sonundaki yeni yıl kutlamaları… yeni yıla girmeye haftalar kala aldı beni yine birtakım düşünce telaşları…

Bu yılı şöyle bir gözden geçirdim de geçmişe dair ne kadar çok şeyi kafaya takıp kendimi gereksiz yere yormuşum. Tekerlekleri bozuk bir oyuncak araba gibi geri geri gidip durmuşum. Bunların sana bir faydası oldu mu derseniz eğer, gerçekten olmadı. Fakat insan bazen bozuk bir plak gibi aynı yere takılıp kalabiliyor işte. Hüzün de olabiliyor bu takılıp kaldığı yer sevinç de…

Göz ardı ettiğim nokta şuydu ki takılı kaldığım nokta ister hüzün olsun ister sevinç onlar geçmiş vakitlere ait unsurlardı. Yani bugünü düşünürsek aslında etkisiz elemanlardı. Çünkü şimdiki anıma pek bir faydaları da yoktu. Dolayısıyla bana faydası olmayan şeyleri yapmanın bir anlamı da yoktu. Öyle ya insan maddi ya da manevi olarak faydasını görmediği şeyi neden yapsındı ki?

Bazen gerçekten ne yaşanmış olursa olsun, geçmişe sünger çekmek, temiz bir sayfa açmak gerek. Bırakın bazı şeyleri de hayatın akışı halletsin. Zaten hayat zaman içinde herkese hak ettiği değeri veriyor. Günün sonunda olay yine hayatın adaletine bağlanıyor ki iyi ki o var! Yoksa bu kadar kendini bilmeyen insanlarla ve kontrol edemediğimiz durumlarla baş edemezdik. O yüzden bırakın her şeyi de biz düşünmeyelim. Biz sadece şu andan itibaren geleceğimizi nasıl şekillendirebileceğimize kafa yoralım, kendimiz için iyi şeyler yapalım. 

O yüzden ben bu sene kendime bir söz verdim. Geçmişe gereksiz yere takılmama sözü. Beni sürprizlerle dolu bir gelecek beklerken, beynimi geçmişle yiyip bitirmeme sözü. O öyle olmasaydı, bu böyle olmasaydı acaba ne olurdu yerine, o öyle oldu, bu böyle oldu ama şimdi ne yapılabilir de hayat güzelleşebilir diye düşünme sözü. Unutmayın ki, geçmiş bir tozlu bir karayoluysa eğer, gelecek denizin ve gökyüzünün birleştiği mavi bir yolculuktur. Yapmayın etmeyin, o güzel geleceğinizi geçmişe takılı kalarak heba etmeyin.