Orhan Kemal, 1970 yılında vefat ettiğinde ailesi ve dostları onun adını yaşatmak adına Orhan Kemal Roman Armağanı’nı başlatır. Jüri üyesi olduğum roman armağanının tarihçesini en geniş haliyle aktarmaya çalışacağım
Orhan Kemal’in vefatından 9 ay sonra ülke 12 Mart Darbesi’nin karanlığı içindedir. 1974 Genel Affı’na kadar bilim, sanat, siyaset, edebiyat dünyasının en önemli isimleri cezaevlerindedir.
Orhan Kemal Roman Armağanı da adını aldığı yazar gibi ilk yıllarında cezaevinde tutuklu olan yazarların eserleriyle öne çıkar. Türk sinemasının usta ismi Yılmaz Güney de Selimiye Kışlası’nda tutukluyken “Boynu Bükük Öldüler” romanıyla ödülü hak eden il yazar olarak kayda geçer. Tutuklu olan Yılmaz Güney’in ödülünü alması o yıl için mümkün olmaz.
Yıl 1973’e geldiğinde demir parmaklıklar ardındaki bir başka isim roman armağanıyla gündeme gelir: Çetin Altan. 1965’te Türkiye İşçi Partisi’nden milletvekili seçilip meclise giren Altan, 1960’ların ve 1970’lerin toplumsal muhalefeti açısından yazıları ve siyasi duruşuyla sembol kalemlerinden biridir. O yıl jüri tutuklu olan Altan’ın “Büyük Gözaltı” romanına ödül verir.
ADANA’DA SÜRGÜN BİR YAZAR
Türk edebiyatının erken kaybı diyebileceğimiz Sevgi Soysal da 1974’te “Yenişehir’de Bir Öğle Vakti” adlı romanıyla ödül alır. Cezaevinde ve ardından Adana’da sürgünde bir yazardır, Soysal. Bu eseriyle edebiyatımızın unutulmazları arasına girer.
O yılki ödül törenine cezaevinden çıkan Yılmaz Güney de katılır. İki yıl önce alamadığı ödülü alır. Törende Yılmaz Güney, “Halkın sanatçısı, halkın savaşçısı demektir. Savaşçılar ölür, fakat onların yarattığı birikimler, onların bıraktığı sağlıklı miras, çok sonralara ulaşacaktır. Evet, Orhan Kemal yaşayacaktır. Onun yaşamasını hiçbir kuvvet, hiçbir güç önleyemeyecektir” der.
Yıl 1975’e geldiğinde kendisi de bir Orhan Kemal tutkunu olan Erdal Öz bu sefer “Yaralısın” romanıyla aldı. “Yaralısın” 12 Mart’ı anlatan ilk romanlardan biri olarak yazın tarihimize geçti.
1950’lerin sonundan itibaren Türk sineması ortamında adından senarist olarak söz ettiren Vedat Türkali, Türk edebiyatının unutulmazları arasına giren “Bir Gün Tek Başına” romanıyla ödüle layık görülür. Türkali, ödül vesilesiyle o yıl Milliyet Sanat’a verdiği demeçte Orhan Kemal için şunları söyler:
Asıl büyük yanı “tavrı”dır bence: Hiçbir ayrıcalık düşünmeden halkının arasına karışmak., onun derdiyle yoğrulmak, onlardan biri olmak…Ancak yapıtlarıyla belirgin olmak, içinde yaşadığı emekçi halktan…Tavrı bu bence…Edebiyattaki uzantısı da bu tavrın, falan ya da feşmekan ülkedeki son edebiyat, sanat akımını izleyip bizde onun acentalığına kalkmak değil de, içinde yaşadığı emekçi yığının isteklerine, gereksinimlerine göre yaratıcılık savaşı vermek; hem de başa gelecek her türden acıyı çekerek, her belaya katlanarak…Orhan Kemal’i Orhan Kemal yapan bu bence…İşçi sınıfımızın “kendi kendine” olduğu bir tarihsel dönemin yazarıydı. Bugün işçi sınıfımız “Kendisi için” dönemindedir. O savaş yürütülüyor toplumumuzda. Devrimci yazarımızın tavrı, Orhan Kemal tavrıdır gene: Yani ayrıcalıksız biçimde emekçi halk yığınımızın yaşamına, savaşına karışmak ve onun isterleri, gereksinimleri doğrultusunda yaratıcılık çabası göstermek.
1977’de adeta yazmak için inzivaya çekilmiş bir isim, Hasan İzzettin Dinamo, Türk Kurtuluş Savaşı’nı anlatan en özgün romanlardan biri olan “Kutsal Barış” ile ödülü alır.
Köy Enstitülü yazarlar kuşağından Fakir Baykurt da 1978’de “Karaahmet Destanı” ile ödüle layık görülür.
1979’da yine bir Köy Enstitülü yazar Mehmet Başaran, öz yaşam öyküsüne dayanan bir romanla “Memetçik Memet”le ödül alır. Roman, enstitü mezunu yazarın yaşadığı zorlukları anlatır.
1980’de Türk edebiyatının sayılı kadın yazarlarından Adalet Ağaoğlu, Soysal’dan sonra ödülü alan ikinci kadın yazar olarak kayda geçer. “Bir Düğün Gecesi” romanı yazarın en önemli yapıtlarından biri olarak kabul ediliyor. Ağaoğlu, anılarında bu ödülü almasını ayrı bir yere koyduğunu ifade ediyor.
1981 yılı 12 Eylül Darbesi’nin yaşam her alanını tıkattığı bir yıldır. O yıl, Orhan Kemal Roman Armağanı ödülü verilemez.
DARBE DÖNEMİ VE ÖDÜL
1982’de darbenin tozu dumanı hâlâ yerindedir. Ancak, seçici kurul büyük bir özveriyle toplanır ve ödülü Rıfat Ilgaz’ın “Yıldız Karayel” romanına verir. Rıfat Ilgaz, 1981’de tam da bu romanını yazarken gözaltına alınmış ve ağır işkenceler görmüştü. “Yıldız Karayel” edebiyatımızın rotasını Karadeniz’e yönlendiren bir roman olarak da belleklerde yerini aldı.
1983 ileride adından çokça söz ettirecek bir yazara Orhan Pamuk’un ödüle layık görüldüğü bir yıl oldu. Pamuk, ilk romanı “Cevdet Bey ve Oğulları” ile bu ödülü aldıktan sonra edebiyat gündeminde yerini almaya başladı.
Tarık Dursun Kakınç’ın “Kurşun Ata Ata Biter” romanı 1984’te ödüle layık görüldü. 1985’te Ümit Elçi tarafından filme alındı.
Mehmet Eroğlu’nun 1980’li yılların Türk romanında özel bir yere sahip olan “Issızlığın Ortasında” romanı 1985’te ödül aldı. Roman 1998’de dizi filme uyarlandı.
Sonraki yıl Orhan Kemal Roman Armağanı edebiyatımızın bir diğer Kemal’i, Yaşar Kemal’i Orhan Kemal’le buluşturur. 1940’lı yılların Adana’sına uzanan bir dostluk bu sefer bu ödülle tekrar hatırlanır. Yaşar Kemal, “Kale Kapısı” romanıyla ödülü alır. Kemal, Orhan Kemal için, “ilk hocam, ustam” der. Ve şunları ekler, “Orhan Kemal, bizim edebiyatımızın gelmiş, geçmiş en büyük romancısıdır. Murtaza gibi bir tip Orhan Kemal’den başka hiçbir romancımız yaratamadı. Orhan Kemal, yaşama çok şey getirdi, çok imkânlar kattı. (…) Orhan Kemal, insan soyunun mutlu, acı, umutlu, yiğit, insan, alçakgönüllü macerasıdır.”
1987’de Şemsettin Ünlü’nün “Yukarı Şehir”, 1988’de Ahmet Yurdakul’un “Kahramanlar Ölmeli” romanları ödülü alır. 1989’da yine bir başka usta isim, Samim Kocagöz “Eski Toprak” romanıyla ödülle adını duyurur. Kocagöz, gazetelerde Orhan Kemal’le köklü dostluğundan söz eder ve, “Orhan Kemal benim 50 yıllık arkadaşım. Bu yaşımda bu ödülü kardeşimin bir armağanı olarak kabul ediyorum. Kendisi ile sık sık Yeditepe Yayınları’nda beraber olurduk, ben İzmir’e yerleşince de mektuplaşmaya başladık. Son olarak şunu söylemek istiyorum. Ödülü aldığıma çok sevindim. Çok hastayım, ödülü almaya gidemeyeceğim. Oğullarımdan birini göndereceğim” der.
PERİDE CELÂL’İN “KURTLAR” ESERİ
1990’da Demir Özlü, “Bir Yaz Mevsimi” romanıyla arşivlerde yerini alır. 1991’de edebiyatımızın en uzun soluklu kadın yazarlarından Peride Celâl “Kurtlar” romanıyla seçici kurul tarafından ödüllendirilir.
Köy Enstitülü bir başka yazar Talip Apaydın, 1992’de Kurtuluş Savaşı ve sonrası dönemi anlatan en çarpıcı romanlarımızdan biri olan “Köylüler”le Orhan Kemal Roman Armağanı’nı alır.
1993’te Tahsin Yücel “Peygamberin Son Beş Günü”yle , 1994’te Faik Baysal, “Sarduvan”la ödülü alır.
1995’te Samim Kocagöz’den sonra ödül bu kez bir daha Ege coğrafyasından bir yazara, Necati Cumalı’ya verilir. “Viran Dağlar”, Cumalı’nın köklerine doğru baktığı ve Balkan coğrafyasını ele aldığı bir roman olarak hâlâ araştırmacıların dikkate aldığı bir romandır.
1996’da Erendiz Atasü “Dağın Öteki Yüzü”yle, 1997’de Yıldırım Keskin “Ölümü Bekleyen Kent”le, 1998’de Kemal Bekir “Hücre 1952”yle, 1999’da Ahmet Karcılar “Yağmur Hüznü”yle ödüle layık görülür.
OKTAY AKBAL’IN TÜM ESERLERİ
2000 yılında seçici kurul bir ilke imza atarak büyük usta Oktay Akbal’ın tüm eserlerine ödül verir.
2001’de bir başka kadın yazar Oya Baydar, “Sıcak Külleri Kaldı” ile ödüle layık görüldü. 2002’de edebiyatımızın güçlü hafızası Selim İleri, “Bu Yaz Ayrılığın İlk Yazı Olacak” romanıyla hayranı olduğu Orhan Kemal adına verilen ödülü aldı.
2003’te Erhan Bener “İlişkiler” romanıyla, 2004’te İnci Aral “Mor”la, 2005’te Adnan Binyazar “Ölümün Gölgesi Yok”la, 2006’ta Hasan Ali Toptaş “Uykuların Doğusu”yla Orhan Kemal Roman Armağanı’nı aldı.
2007’de, roman armağanı, edebiyat tarihimiz için ayrı bir dipnot olarak görülecek bir yazar ve eserine verildi. Türk basınının da yüz akı isimlerinden Hıfzı Topuz, 1948’de öldürülen büyük yazar Sabahattin Ali’yi anlattığı “Başın Öne Eğilmesin” romanıyla ödüle layık görüldü. Seçici kurul, romanın kurgusu kadar bir duyarlılığı ele almasını da gerekçesi arasında sundu.
LİVANELİ VE YAŞAR KEMAL
2008’de Ayşegül Devecioğlu’nun “Ağlayan Dağ Susan Nehir” romanı ödülü alır. 2009’da ise Türkiye’nin son 60 yıllık sanat hayatına damga vuran isimlerden Zülfü Livaneli “Son Ada” romanıyla Orhan Kemal Roman Armağanı ödülünü alır. Törene Livaneli’nin yakın dostu Yaşar Kemal de katılır. Livaneli törende, “Bizim kuşağımız çok şanslıydı. Biz Yaşar Kemal okulunda, Orhan Kemal okulunda okuduk. Bu dersleri veren ünlü yazarlardı. Ders verilen yerler ise hapishanelerdi” der.
2010’da Hidayet Karakuş’un 2 Temmuz 1993 Sivas Katliamını merkeze aldığı “Şeytan Minareleri” romanı ödül alır. 2011’de ise daha çok çevirmen kimliğiyle tanıdığımız Kamuran Şipal “Sırrımsın Sırdaşımsın” romanıyla ödülü alır.
2012’de Yiğit Bener “Heyulanın Dönüşü” romanıyla ödül alır. Bener’in babası Erhan Bener de 2003’te ödülü alanlardır. Orhan Kemal Roman Armağanı’nın tarihinde baba-oğul yazarların ödül alması açısından bir ilk olarak öne çıkar.
2013’de Hasan Özkılıç’ın 1990’lı yıllarda ülkemizin doğusundan batısına göçü arka planda ele aldığı “Zahit” romanı ödül alan eser olarak duyurulur.
2014’te Hamdi Koç “Çıplak ve Yalnız”’la, 2015’te Hüsnü Arkan “Hırsız ve Burjuva”yla, 2016’da İbrahim Yıldırım “Dokuzuncu Haşmet”le, 2017’de Gürsel Korat “Unutkan Ayna”yla, 2018’de Seray Şahiner “Kul” romanıyla, 2019’da Faruk Duman “Sus Barbatus”la, 2020’de Ayhan Geçgin “Bir Dava”yla, 2021’de Herkül Millas “Aile Mezarı”yla, 2022’de Burhan Sönmez “Taş ve Gölge”yle , 2023’te Kemal Varol “Babamın Bağlaması”yla ve 2024’te Ezgi Tanergeç “Devridaim” romanıyla ödülü alalar arasına isimlerini yazdırır.
KÖKLÜ BİR ÖDÜL
Orhan Kemal Roman Armağanı, 1972’den beri Orhan Kemal ailesinin öncülüğünde ve edebiyat dünyasının önemli isimlerinin desteğiyle yoluna devam ediyor. 2000 yılında Orhan Kemal’in oğlu Işık Öğütçü’nün Orhan Kemal Müzesi’ni açmasıyla müzenin faaliyetleri kapsamında verilmeye devam edilen ödül, bugün edebiyat tarihimizin en prestijli ve köklü ödüllerinden biri olarak kabul ediliyor.
Bugüne kadar sanat dünyasının sayısız isminin seçici kurulda yer aldığı Orhan Kemal Roman Armağanı, Orhan Kemal’in duyarlılığını, sanat anlayışını, evrensel bakış açısını yeni yazarlara aktarma, duyurma görevini yerine getiren bir edebiyat buluşması olarak da öne çıkıyor.
Önceki yıllarda farklı salonlarda yapılan ödül töreni 2000’li yılların başından beri Beyazıt Orhan Kemal Halk Kütüphanesi’nde gerçekleştiriliyor.
2024 yılında seçici kurulda Nazım K. Öğütçü, M. Nuri Gültekin, Çimen Günay Erkol, Tahir Şilkan, Mazlum Vesek, A. Turgay Fişekçi ve Kemal Varol yer aldı.
Orhan Kemal Roman Armağanı, Türk edebiyatının yol gösterici aydınlık bakışlı, ustası Orhan Kemal’in adını yaşatarak edebiyatımıza sunduğu katkıyı devam ettirecek.
Fotoğraflar: Kadir İncesu