Meslektaşımız Efsun Erbalaban Yılmaz’ın “İnsandan Haber Var” adıyla yayımlanan gazetecilik anıları, çarpıcı deneyimler içeren ve bir dönemin meslek gayretini anlatan bir çalışma
“İnsandan Haber Var”ı okuyalı üç yıl olacak. Okur okumaz Efsun Erbalaban Yılmaz’a söyleşi için sorularımı atmıştım. O günün koşullarında tamamlayamadığımız bir çalışmaydı. Ama kitaplığımda sık sık dönüp baktığım meslekî kitapların arasında daima yer aldı. Geçtiğimiz günlerde kitabı bir daha okuyup soruları Yılmaz’a attığımda 20 yıldır içinde olduğum mesleği bir daha düşündüm. Yılmaz’ın umuda ve insanın iyiliğine dair anlattıkları herhalde mesleğe dair iyi bir yol göstericidir. Yılmaz, anlattıkları için, “Başrolü insana vermeye çalıştım” diyor. İyiliğin büyülü halini anlatırken, güzel insanlardan haber vermeyi tercih ediyor. Mesleğe dair söz söylemeye dair derdi olanların “İnsandan Haber Var”ı okumalarını tavsiye ederim. Ama öncelikle sözü meslektaşımız Efsun Erbalaban Yılmaz’a verelim…
-Sayın Efsun Yılmaz, mesleğimizde yer yer espri konusu olan bir soruyu size gayet ciddi soruyorum. Kimisi insanın uykularını kaçıracak kadar hüzünlü, kimisi en geniş tebessümü insanın yüzüne yayan bu anıları yazarken ne hissetiniz? Şimdi kitap olarak elimizde, şimdi ne hissediyorsunuz?
Gazeteciliğin odak noktasında neşesiyle, mutluluğuyla, acısıyla, dramıyla, suçuyla, ekonomisiyle, kültürüyle kısacası her haliyle, her özelliğiyle insanın yer alması gerekiyor. Gazetelerin, televizyonların kullandığı haber kalıpları ise insanı anlatmakta yetersiz kalıyor. Bunun ardında yatan neden, medyanın sahiplik yapısı da olabiliyor, iktidar ilişkileri de başka sebepler de… Medyada kullandığımız teknolojiler gelişse de basmakalıp yazım döngüsü sürüyor. Oysa bazı insanların dünyasını haberle yansıtmak, kapalı kaldığınız bir evin içinden dış dünyaya anahtar deliğinden bakmaya benziyor. Ben hep o kapının ardındakileri yazmak istedim. Down sendromlu bir çocuğun ailesi neler yaşar, ölmek üzere olan bir adam ne anlatmak ister, evladını uygun donör bulunamadığı için kaybeden bir anne feryat ederken dünya nasıl bir yer olur, Mardin’in bir köyünde yoksul bir ailede dünyaya gelip Nobel alan bir bilim insanının yüzündeki ifade nasıldır? Haberlerde hiç yer almaz asıl hayati konular, çünkü onlar alışılagelmiş kalıplara sığmaz. İnsandan Haber Var, ana akım medyanın kalıplarından kurtarılmış hikayeleri barındırıyor. Tanıdığım o güzel insanların öykülerini kurtarabildiğim için mutluyum.
MAVLİ LASTİK TERLİKLER
-İlk sorudan devamla sorayım, özellikle girişte “çiftleme” yapan çocuk Efsun’un yaşadıklarının büyüleyiciliği çocukluğunun zenginliğiyle ilgili, bu tamam. Ama ardından okuduğumuz “Mavi Lastik Terlikler” mesleki anısındaki büyüleyicilik ilk anda da, yani o olay yaşanırken sizi sardı mı? Yoksa anılar uzaklaştıkça yeniden doğan çarpıntılar mıdır?
Yaşadıkça deneyimlerimizi biriktiriyoruz, biriktirdiklerimiz de zamanla bizi dönüştürüyor, fikirlerimizi değiştiriyor, durduğumuz yeri sorguladığımız da oluyor. Gazetecilikte daha çok olayla karşılaşıyorsunuz, yangınla, çok sayıda ölümle, depremle ve bazı çok güzel şeylerle de… Heybenizde biriktirdiklerinizle farklılaşıyor, yeni şeyler öğreniyorsunuz.
Mavi lastik terlikler, bir yangın haberi için gittiğim ve yalnız kaldığım bir dağın başında karşılaştığım Doğu kökenli bir grup gencin beni koruyup kollamasını anlatıyor. Çok korktuğum ve hayatımın tehlikede olduğunu düşündüğüm bir anda, bir delikanlının kopan ayakkabımın yerine ayağındaki mavi lastik terliklerini vermesi ve taşlık bölgede saatlerce hiç tanımadığı biri için yalınayak yürümesi o gün de beni çok etkilemişti, aradan geçen onca yıla rağmen insanın içindeki iyiliği hatırlatmaya devam ediyor.
İYİLİĞİN İLANI KOLAY DEĞİL
-Yazdıklarınızı genel olarak “iyiliğin ilanı” olarak tarif edebilirim. Ama kötülüğü ifşa etmede elinizi korkak alıştırdığını söylememe izin verin. Örneğin, ulusal bir gazetede işe başlıyorsunuz, orman yangınına git diyorlar ama araç bile yollamıyorlar. Düşük ücretle çalışmaya mecbur kılındığımız meslek ortamından söz ediyorsunuz ama hiç kimsenin adını anmıyorsunuz. Mesleğimizde, meslektaşlarını (hele de genç meslektaşlarını) düşüncesizce zorlukların içine atan insanları sarih şekilde anlatmak da iyiliğin ilanına katkı sunmaz mıydı?
İyimser biri sayılmam, umutlanmak için çok çabalamam gerekiyor. İyiliğin ilanını da kolay bulmuyorum. İyi öyküler, denizin dibinden çıkarılan ve çok nadir bulunan rengarenk taşlar gibi. Kitabın yayımlandığı dönem ise benim resmi bir kurumda gazetecilik yapmaya çabaladığım günlere denk geliyor. Geleneksel sansür kurallarının geçerli olduğu bir ortam ve süreç diyebiliriz. İlk adım olarak gördüğüm “İnsandan Haber Var”, hayatımın o döneminde zorlukla bulduğum umut üzerine yazıldı. Yazmaya da devam ediyorum, şimdi bir parça daha özgür.
BAŞROLÜ İNSANA VERMEYE ÇALIŞTIM
-Kitabınızın adı üzerine de konuşmak isterim. Her kitap adı mutlaka bir bildiri taşır. “İnsandan Haber Var” adındaki mesajı kısaca özetler misiniz?
Basın, iktidar ve toplum ilişkilerinin temelinde ekonomi politik kavramının yattığını, aslında ana akım medyada izlediğimiz, okuduğumuz haberlerin egemen güçlere hizmet ettiğini hem alan yazından hem de deneyimlerimizden biliyoruz. İnsana ayrılan pay da biçilen rol de verilen değer de tartışmaya açık. Başrolü insana vermeye çalıştım, çalışırken de yazarken de. Bir gazeteci, anlatıcı olarak güzel insanlardan aldığım mesajı iletebilirim ancak o da şu olabilir: İnanması, bulması, tutunması zor olsa da umut var…
-Kitapta bir mesleki dayanışma da söz konusu. Haberlerin fotoğraflarını çeken foto muhabiri meslektaşlarımızın fotoğrafları da mevcut. Arkadaşların kitapla ilgili görüşleri ne oldu? Hazırlık sürecinde görüş alışverişiniz oldu mu?
Ekip arkadaşlarımın görüşünü aldım elbette, bazı fotoğrafları da birlikte seçtik. Katkıları önemli hem haber hem kitap aşamasında. İnsandan Haber Var, benim olduğu kadar başroldeki insanların ve ekip arkadaşlarımın da eseri…
DOWN SENDROMLU BİREYLER
-“Güneşli Günlerde Aşkı Düşünmek” adlı haber çalışmasını biraz daha açmanız mümkün mü? Örneğin yönetmen belgeseli çekerken down sendromlularla ilgili uzmanlardan destek almış mıydı? Siz haberini yaparken bu grupla ilgili hangi hususlara dikkat ettiniz?
Akademisyenlerin, sanatçıların, down sendromlu bireylerin bir arada olduğu bir film Güneşli Günlerde Aşkı Düşünmek. Çekim aşamasında down sendromlu bireylerin aileleri de platoda, çekim alanındaydı. Çekimi de psikolojik süreci de profesyonel ekip tarafından yürütülmüş bir çalışmaydı. Her aşaması emek, destek ve iş birliği ile dolu bir süreç. Beni en çok etkileyen de down sendromlu bireylerin sadeliği, iyi niyeti ve her şeye rağmen çevreye yaydığı neşe ve mutluluk oldu.
Efsun Erbalaban Yılmaz, İnsandan Haber Var, Gözgü Yayıncılık, 2021, İzmir