Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’a yönelik, belediye tarafından düzenlenen konserler nedeniyle soruşturma açılması, siyasi arenada yankı uyandırdı. Özellikle AK Parti ve MHP’li çevrelerden gelen eleştiriler, CHP’li belediyelere karşı sert bir söylemle dile getirildi.
Eleştirilerin hedefinde CHP’li belediyeler varken, AK Partili Menemen Belediyesi ve MHP’li Aliağa Belediyesi’nin geçmişte yaptığı konser harcamalar dikkatlerden kaçmış görünüyor. Örneğin, Menemen Belediye Başkanı Aydın Pehlivan döneminde düzenlenen Sibel Can, Hadise, İnna ve Ajda Pekkan konserleri, yüksek bütçeleriyle akıllarda yer etti.
Menemen Belediyesi eski Sosyal Hizmetler Müdürü Tekin Alptekin sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, "Seçim öncesinde Menemen Belediyesi 31 tane sanatçı getirmiştir. Busanatçıların vermiş oldukları konserler ve ödenen paraları dile getiren yok mu? Ne kadar ücret ödediler açıklasınlar" şeklindeki paylaşımı gözlerden kaçmadı.
Benzer şekilde Aliağa Belediyesi’nin düzenlediği festivaller ve Serdar Ortaç konseri, önemli harcamalarla gündeme gelmişti.
2023 yılında Aliağa Belediyesi’nin organize ettiği festival, ünlü isimlerin sahne aldığı büyük etkinliklerle doluydu:
2 Temmuz Pazar: İbrahim Tatlıses & Gülben Ergen & Şafak Sezer
8 Temmuz Cumartesi: Nil Karaibrahimgil – Çakal & Reckol
22 Temmuz Cumartesi: Sıla
29 Temmuz Cumartesi: Manga & Dedublüman
5 Ağustos Cumartesi: Ümit Besen & Cengiz Kurtoğlu & Arif Susam
12 Ağustos Cumartesi: Hakan Altun & Hüsnü Şenlendirici
19 Ağustos Cumartesi: Zeynep Bastık & Emir Can İğrek
26 Ağustos Cumartesi: Uğur Aslan & Zara
30 Ağustos Çarşamba: Ajda Pekkan
Bu etkinliklerin maliyetleri ise halen bir merak konusu. Üstelik Aliağa’da daha önce düzenlenen caz festivalleri ve güzellik yarışmaları da yine büyük bütçelerle yapılmıştı. Ancak bu harcamalar, AK Parti ve MHP cephesinden herhangi bir eleştiriyle karşılaşmamıştı.
Bir dönem AK Parti Aliağa İlçe Başkanı Yaşar Akbulut, Aliağa Belediyesi’nin organizasyonlarını eleştirerek, “Milliyetçi olduğunu söyleyen bir belediye başkanının güzellik yarışmaları ve caz festivalleri düzenlemesi kabul edilemez” ifadelerini kullanmıştı. Ancak günümüzde benzer harcamalara yönelik sessizlik, siyasi çıkarların mı yoksa ilkelerin mi ön planda olduğu sorusunu akıllara getiriyor.
Son olarak, AK Parti İzmir Milletvekili Şebnem Bursalı’nın İZSU’nun yüzde 30’luk su zammına karşı çıkışı, dikkat çekici bir başka örnek. Ancak bu tepkinin, hükümetin yaptığı elektrik, doğalgaz ve vergi zamlarına karşı gösterilmemesi, çifte standart tartışmasını körüklüyor.
Sonuç; kamu kaynaklarının kullanımı elbette eleştirilmeli, ancak bu eleştiriler, tarafsız ve ilkeli bir şekilde yapılmalı. "Ele verir talkını, kendi yutar salkımı" atasözünün tam da bu duruma uygun düştüğü bir tabloyla karşı karşıyayız. Siyasi arenada çifte standartlar terk edilmeden, hak ve adalet tartışmalarında gerçek bir ilerleme kaydetmek zor görünüyor.
Türk siyasetinde yeni bir soluk olarak görülen ANAHTAR Parti, "kilitleri açma" iddiasıyla yola çıktı. Parti, adından da anlaşılacağı üzere, çözüm odaklı bir siyaset anlayışını benimsemeyi hedefliyor. Ancak, Türkiye gibi siyasi kutuplaşmanın yoğun olduğu bir ülkede bu iddiayı gerçeğe dönüştürmek kolay olmayacak.
ANAHTAR Parti’nin temel hedefi, toplumun farklı kesimlerini ortak paydada buluşturmak. Bu doğrultuda, ekonomik krizden hukuk sistemine, eğitimden çevre sorunlarına kadar geniş bir yelpazede çözüm önerileri sunuyor. Ancak halkın bu yeni oluşumu benimseyip benimsemeyeceği, partinin kısa vadede ortaya koyacağı somut adımlara bağlı olacak.
Türk siyasetinde yeni partilerin başarı hikayesi yazması nadir görülen bir durum. Ancak doğru stratejiler ve halkın gerçek ihtiyaçlarına yönelik politikalarla ANAHTAR Parti, gerçekten Türkiye’nin kilit sorunlarını açabilir ve umudu yeniden yeşertebilir. Başarı ise kararlılık, samimiyet ve toplumla güçlü bir bağ kurabilmekte saklı.
İzmir teşkilatlanması çalışmalarına bakarsan pek Türkiye’nin umudu olacağa benzemiyor.