"İyi hekim hastalığı tedavi eder; büyük hekim ise hastalığı olan hastayı tedavi eder." Bu söz, sağlık dünyasında derin bir gerçeği ifade eder. Sağlık hizmetlerinde sadece iyilik değil, insana odaklanan hekimler, iyileştirici gücün yalnızca tedavi bilgisinden değil, aynı zamanda şefkat ve anlayıştan geldiğini de gösteriyor. Bu tür büyük hekimlerle karşılaşmak çoğumuz için en düşük bir şans olabilir. Geçtiğimiz günlerde eşim Banu Karakaya başarılı bir böbrek ameliyatı geçirdi.
Bu ameliyatı gerçekleştiren İzmir Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde görev yapan Başhekim Doç. Dr. Mehmet Zeynel Keskin, Op. Dr. Yusuf Arıkan, Uzm. Dr. Tijen Paslıoğlu, Uzm. Bedriye Özdikicierler ve Üroloji Servis ekibine, hastalığın farklı bölgelerinde gösterdikleri bu insancıl tedavi ve özveri için gönülden teşekkür ediyorum. Sağlık çalışanlarının yalnızca bilgileriyle değil, aynı zamanda samimiyetle ve samimiyetle insanlara şifa sunar. Bu süreçte yanımızda olan ve sağlık sistemi bu kadar büyük katkı sağlayan tüm sağlık çalışanlarına minnettarız.
PARANIN SATIN ALAMAYACAĞI ŞEY
"Paranın satın alamayacağı şey yoktur" sözü, modern dünyada maddi gücün her alanda hüküm sürdüğü bir gerçeğe işaret eder. Para, bize konforlu bir yaşam, kaliteli eğitim ve sağlık hizmetleri sunabilir. Ancak derinlemesine bakıldığında, paranın gücünün sınırlı olduğu alanlar da vardır.
Paranın satın alamayacağı en önemli şeylerden biri, gerçek sevgi ve samimiyettir. Maddiyat, güvenilir bir dostluğu veya içten bir sevgiyi yaratamaz; aksine, bu değerli bağlar güven, anlayış ve karşılıklı saygı üzerine kuruludur. Benzer şekilde, iç huzur ve mutluluk da yalnızca dışsal zenginliklerle elde edilemez; bunlar daha çok kişinin kendisiyle barışık olmasına, hedeflerine ulaşmasına ve anlamlı ilişkiler kurmasına dayanır.
Sağlık da her zaman parayla garanti altına alınamaz. Modern tıp ve gelişmiş sağlık sistemleri, para ile daha erişilebilir hale gelse de bazı sağlık durumları veya doğal süreçler maddi gücün ötesinde bir seyir izler. Özetle, para çok şeyin anahtarı olabilir, ancak hayattaki en değerli bazı unsurlara ulaşmak için yeterli olmayabilir.
İNGİLİZ GENERAL İLE ÇOBAN
Yıl 1917, yer Irak. İngiliz general, koyunlarını otlatan çobanı uzaktan bir müddet izledikten sonra yanına yaklaşır ve “Eğer sürüyü koruyan köpeğini öldürürsen sana 100 sterlin vereceğim” der. Uzun zamandır zor şartlarda yaşayan çoban için büyük paradır bu miktar.
Ancak köpek de çok kıymetlidir. Çobanın tek güvendiği, sürüsünü idare eden, her türlü tehlikeye karşı koruyan, hasta olan koyunun başında bile günlerce aç susuz bekleyen bir varlıktır köpeği. Ama teklif edilen para, 100 sterlin. İyi para!
Çoban, köpeği yakalayıp generalin önünde keser ve alır parayı. General; “Köpeğin derisini yüzersen 100 sterlin daha veririm” der. Çoban bu sefer düşünmeden, yüzer deriyi ve alır parayı.
General; “Köpeği parçalara ayırırsan 100 sterlin daha” der. İş raydan çıkmıştır artık. Ayırır parçalara, alır parayı. İşi biten general oradan ayrılırken bu sefer teklif çobandan gelir; “100 sterlin daha verirsen köpeğin etinden de yerim”. General cevap verir; “Asla. Benim amacım, değer verdiklerinize karşı yaklaşımınızı öğrenmekti. Sen para için yoldaşın, yardımcın, her şeyin olan köpeği feda ettin. Ben ihtiyacım olan şeyi öğrendim.”
Sonra yanındakilere dönüp; “İnsanlar bu karakterde olduğu müddetçe korkmayın, her şeyi yaptırabilirsiniz” der. Gerisi bu kıssadan ders alabilene kalmış…