İnanın 25 yıldır aynı masalı dinliyoruz. Aynı hikayeyi anlatıyorlar bize çeyrek asırdır. Yok "Yüzülebilir Körfez'miş", yok "Artık koku da kirlilik de kalmamış." Yeter yahu kendimizi kandırmaktan ne zaman vazgeçeceğiz!
İzmir'in "denizi kız, kızı deniz kokan" mısraları ile şarkı ve şiirlere konu olan o Körfez’i nerelerde. Doğduk, büyüdük ve bu dünyadan göçüp gitmeden göremeyecek miyiz şöyle bir Masmavi Körfez!
Iıhh... İnat var çünkü. Körfez kirliymiş, deniz kokuyormuş, binlerce, hatta milyonlarca balık telef olmuş kimin umurunda. Siyaset yapmak varken, sütre gerisinden birbiri ile sataşmak dururken kim bakar Körfez'in gelmişine geçmişine.
Medya Grubumuz'dan kardeş kuruluşumuz Ege Telgraf TV’de "Geçmişin İzleri" adıyla harika bir program başladı. Genel Yayın Yönetmenimiz Aylin Suphandağlı, Gazeteci Cihat Taysı, Erhan Önel’in moderatörlüğünde eski başkanlarla ilgi çeken sohbetler yapıyorlar. İlk konuk Dr.Burhan Özfatura idi. Burhan Ağabey ile sohbette doğal olarak gündemdeki Körfez kirliliği de konuşuldu. Konudan muzdarip olduğu her halinden belli olan Özfatura, aralıklı iki dönem başkanlık yapmasına rağmen kendisinden sonra göreve gelen başkanların maalesef bu konunun önemini kavrayamadıklarını, Körfez'i temiz tutacak Büyük Kanal Projesi'nin tamamlanamadığını, yapılan hatalı işler yüzünden de bugün artık işlevini yerine getiremez hale geldiğini söyledi.
Sayın Özfatura'nın bu açıklamaları aslında işin vehametini ortaya çok iyi koyuyor. “Devletin devamlılığı” esas iken, planlanmış ve parası da dış kredi kullanılarak bu kentte yaşayanlara ödettirilen projede, yanlışı kimler ve neden yaptı, buna bir bakmak gerekmiyor mu?
Burhan Bey'in başlattığı proje Rahmetli Ahmet Piriştina zamanında sona erdirildi. Dikkat edin "erdirildi" diyorum. Yani normal dünyaya gelecek çocuk, vaktinden önce sezaryenle anne karnından alındı. Operasyonu yapanlar belli ama artık iş işten geçmiş, prematüre bir bebek dünyaya gelmiş oldu.
Peki bu bebeğe çok iyi bakılması gerekmiyor muydu? Elbette gerekiyordu. Ama, işte bir çırpıda gelip geçiveren o 20-25 yılda bunu yapmadılar, yapamadılar. Bebeğin "annesi" olan yerel yönetim çocuğu ile yeterince ilgilenemedi, "baba" olan devlet de maalesef seyirci kaldı.
Emr-i Hak vaki olunca Ahmet Piriştina başkandan görevi Aziz Kocaoğlu devraldı. Aziz Ağabey, dile kolay ve bugüne kadar kimseye nasip olmamış bir şekilde 15 yıl o koltukta kaldı. Ege Telgraf TV'nin ikinci konuğu da Aziz Başkan'dı. Aziz Baskan'a yöneltilen sorular arasında Körfez'in bugünkü hali de vardı. Şimdi sıkı durmanızı salık veriyorum. Kıymetli Başkanımızın, "Körfez bugün neden bu halde?" sorusuna verdiği cevap, (Ki bu gazetenin manşetini de ibreti alemlik bir beyanat ve tarihe geçecek bir belge olarak süslemiştir) "Arıtmalar çalıştırılsaydı Körfez bu halde olmazdı" oldu. Peki bu yanıta su suali sormak gerekmez mi a dostlar? "Yahu o koltukta 15 yıl oturan siz değil de, biz miydik saygıdeğer Başkanımız. Siz neden çalıştırmadınız. Size hiçbir bürokratınız demedi mi ki, "Bu bebek prematüre doğdu çok iyi bakılmalı, gelişmesi sağlanmalı, yoksa sağlıklı çalışamaz, iş göremez, sakat kalır, ölür" diye. Hadi onlar gerçekleri görmedi veya görmek istemedi, sizi defalarca yaptıkları açıklamalarla uyaran bilim insanlarını neden dinlemediniz ve hatta elinizin tersi ile ittiniz. Hani "Bilimi rehber" edinmiştiniz. Bu türden yüzlerce beyanatınızı gazete sayfaları ve televizyon ekranlarında okuduk duyduk. Yoksa sizin ayrı bir bilim tarzınız ve bilim insanlarınız vardı da onlara mı kulak verdiniz.
Hatta hatta bizzat 2011 yılında biz sorduk, seçim arefesinde düzenlediği "İklim" konulu basın toplantısında, o günkü Genel Başkanınız Kemal Kılıçdaroğlu'na da, "Gel Aziz Bey bu sorular sana" diyerek kendi cevaplamaktan imtina etti, ve sizi sahneye çağırdı. Siz ne yaptınız, hatırlayın! Oradakilerin gözü önünde hazırladığım kentin güncel meselelerini içeren sorularımı partinizin İzmir Milletvekili Mehmet Ali Susam'dan aldığımı ortaya atarak itibar suikastine tevessül ettiniz. Birkaç gün sonra Tarihi Havagazı’nda Susam'la bu yüzden yaşadığınız "nahoş" kavgaya hiç değinmek bile istemiyorum.
Buradan, "Suçlu ayağa kalk!" diyeceğim ama bunu ne kendime ne de bu kente 15 yıl "Şehr Emin"lik yapmış bir büyüğüme layık görmek haddim değil.
Ve; gelelim son 5 yılın Başkanı Tunç Soyer'e. Onunla yapılan programda kendisini dikkatle dinledim. "2023 yazında koku yoktu, bitirmeyi başardık" dedi. Ancak, yapılması gereken birçok projeyi planlamalarına rağmen hayata geçiremediklerini kaydederek, Aziz Başkanı resmen haklı çıkardı. Tunç Başkan'ın Körfez ile ilgili haberleri yapan gazetecilere "fışfıklıyorlar" nitelemesi ise nezih bir insan olarak tanıdığımız Başkanımıza doğrusu yakıştıramadım.
Şair, "Geçmiş geçmişte kaldı cancağızım, şimdi yeni bir şeyler söylemek lazım" diye ne güzel söylemiş. Biz de şimdi gelelim meselenin bugünkü muhataplarına.
Evet, Körfez kirli, koku dizboyu, balıklar ölüyor da ne yapacağız. Öyle oturup seyredecek halimiz yok. Elbette bir şeyler yapılacak, ama nasıl ve ne gün?
Siz bakmayın öyle balıklar ölünce Bakan'ın koşarak buralara kadar geldiğine. Bilim Kurulu oluşturulup toplantı üstüne toplantı yapıldığına. Pekala ciddi sonuçları olacak ciddi kararlar alınmıştır bu kurul çalışmalarında. Ama sonuç. Var mı Körfez'de bir hareket? Bugünlerde görüyor musunuz o TÜBİTAK'ın "Marmara" adlı araştırma gemisini kirli sularda. Şahsen ben görmüyorum. O günlerde "gazımızı" pardon numuneleri aldı ve gitti. Biz yine kaldık kirli körfezimiz ile başbaşa. Bir daha gelir mi, gelmesine gerek var mı, yoksa yerine "derivasyon kanalları" açacak dev gemiler mi gönderilir bilemem.
Bildiğim bir şey var, o da sorunu, "karmakarışık bir yumak" halinde kucağında bulan, bu da yetmezmiş gibi yıllarca ihmal edilmiş bir kenti ayağa kaldırmak zorunda olan şimdiki Başkanımız “Estetik uzmanı” Dr. Cemil Tugay'a. O'nun zaman kaybetmeden bu konuya hünerli elleri ile “neşteri” vurması gerekiyor. Evet Sayın Başkanım, ona buna bakmadan, o ne dedi bu ne dedi diye dinlemeden, kendi göbeğinizi kendiniz kesmelisiniz. Bırakın devletimiz kendi üzerine düşen görevi yapsın. O yapmaz ise siz üzerinize düşeni yapın ki, 5 yıl mı sürer daha fazla mı bilemem, görev süreniz içinde ve sonrasında huzur içinde ve göğsünüzü gere gere "İmkanlarım bu idi, ben bu kadarını yapabildim kardeşim" diyebilin.
Ha, unutmadan hatırlatmakta fayda var. Geçenlerde bir beyanatınızda, bu konuda çalıştay yapmaktan bahsettiniz. Bırakın Allah aşkına “çalıştay, malıştay” gibi vakit öldürülen göstermelik “boş işleri” de bir an önce icraata koyulun. Çıkarın şu İZSU'nun emrindeki İmbat'ı, Meltem'i, bilumum tarama, çamur çıkarma ve taşıma mavnalarını da, belki Ankara'dakiler görür de kıskanırlar ve üzerlerine düşeni yapma konusunda ellerini çabuk tutarlar. Bakarsınız utanırlar da dev tarama gemilerini İzmir'e gönderirler. Bunları sizden İzmirli bir hemşehriniz olarak hassaten bekliyorum. Yoksa siz de diğerleri gibi gelip-gider, Körfezimiz de hala kirlilik içinde kurtarılmayı bekler. Ve bizler bunu asla ve asla gelecek nesillere anlatamayız!