Asgari ücretle çalışan binlerce işçinin gözü kulağı asgari ücret tespit komisyonundayken, bir gece vakti toplantıya çağrılan asgari ücret tespit komisyonu üyeleri ve hükümetin belirlediği asgari ücretin açıklanması.

Daha doğrusu sermaye guruplarının belirleyerek hükümeti temsilen Sosyal Güvenlik Bakanının komisyona tebliğ ve ilan ettiği asgari ücret. Yani komisyon üyeleri tarafından sunulan bir teklif olmadan belirlenen asgari ücret.

Tabi deseniz ki komisyon toplansa, tartışılsa değişen bir şey olacak mıydı? Elbette değişen bir şey olmayacaktı da, en azından görüşüldü teklifler sunuldu diye çalışanlara azıcıkta olsa moral olurdu.

Zaten kararlar önceden alınıyor. Nasıl ki memur maaş artışlarında her iki yılda bir yetkili sendika ve hükümet arasında tiyatro oynanıyorsa, aynı şey asgari ücret tespit komisyonunda da yaşanıyor. Asgari ücreti kim belirliyor derseniz? Asgari ücreti sermaye guruplarının belirlediğini cümle alem biliyor.

Peki sorumluluk kimin? Hükümetin. Olayın görünen faili mevcut hükümet, perde arkasındaki güç ise sermaye gurupları. Ülke olarak içinde bulunduğumuz enflasyonist ortamda yaşam pahalılığının her geçen gün artması, memurun işçinin emeklinin hızlı bir şekilde yoksullaşma içerisine itilmesine neden olmaktadır.

Bir taraftan inandırıcılığını yitirmiş olan TÜİK’in açıkladığı enflasyon rakamları, diğer taraftan reel enflasyon rakamlarına göre maaşları artırılmayan ve her geçen gün fakirleşen halk. Ülkemizde uygulanan bu iktisadi politikalar neticesinde, yıllar içerisinde asgari ücretle geçinenlerin sayısının artmasına sebep olmuştur. 2002 yılında çalışan kesimlerin yüzde 24.4’ü asgari ücret ve altında çalışırken, 2022’de yüzde 33.8’e çıkmış. Ve 2023 yılı itibarıyla Türkiye’de çalışanların yüzde 57’si asgari ücretli konumuna gelmiş.

Avrupa Birliği ülkeleri arasında asgari ücretle çalışanların toplam çalışanlar arasındaki ortalama oranını ise yüzde 9 civarında olduğu bilinmekte.  Asgari ücretin ülkemizdeki bu haliyle, çalışan kesimlerin alabileceği en düşük ücreti olarak belirlenen asgari ücretin, Türkiye’de genel ücret düzeyi haline gelerek, AB ülkelerinin de çok gerisinde kaldığı görülmektedir.

2025 yılı için belirlenen asgari ücret resmi enflasyonun çok altında kalmıştır. Resmi yıl sonu enflasyonu yüzde 46 civarında olması beklenirken, yeniden değerleme oranı yüzde 44 iken asgari ücrete yüzde 30 zam yapılması milyonlarca işçinin enflasyona ezdirilmesi, olduğundan daha da fakirleşmesini getirmiştir.

2025 yılı için  % 30 luk zam ile asgari ücretli sadece 5 bin 100 lira zam almıştır.
Oysa ki 2024 yılı için asgari ücrete 5 bin 600 TL zam yapılmıştı.
Pek çok ürünün % 80, % 100 arttığı bu ortamda asgari ücrete %30 zam yapılması acı gerçektir.
Asgari ücret, ülkemizde sıradan bir ücret olmaktan çıkmış, genel olarak çalışanların en az yarısının ücreti haline gelmiştir. Bu ortamda asgari ücretin 22 bin 104 lira olarak belirlenmesi milyonlarca insanın açlığa sefalete mahkûm edilmesini getirmektedir.
Kasım ayı itibariyle 21 bin TL civarında olan açlık sınırına rağmen, 2025 yılı için 22 bin liralık asgari ücreti kabul etmek mümkün değildir.