Hayat uzun bir yoldur. İnsan da bu yolda sürekli yürüme halinde olan bir yolcu. Yürür insan, kimi zaman kendine sorduğu komik sorularla, kimi zaman zihninde oluşturduğu derin düşüncelerle, kimi zaman da yüreğinde taşıdığı coşkun duygularla yürür. Yanında kendisine eşlik eden yol arkadaşlarıyla yürüdüğü zaman bu yolculuk ona pek keyifli gelir. Sevincini ve hüznünü paylaşır onlarla. Paylaştıkça ruhu huzur bulur. Huzur buldukça hayatın yorgunluğu bir nebze olsun atar üstünden. Yorgunluğunu üstünden attıkça rahatlar. Bazen omzunda ağladığı bir dostudur yol arkadaşı, bazen el ele tutuşarak yürüdüğü sevgilisi, bazen anne ve babası… yolda karşılaşırken selamlaştığı komşusu yeri gelir iş arkadaşı olur, iş arkadaşı belki de gelecekteki eşidir kim bilir…
DOĞRU SEÇİM
Hayatın içinde herşey olabilir. Önemli olan yürümek de değildir aslında. Yürürken kendisine eşlik eden insanları doğru seçmektir. Kimlerle arkadaş olmuştur insan? Kimlere değer vermiştir? Kimler sonradan değerini yitirmiştir? Kimi ya da kimleri kendisine eş seçmiştir? İşte bütün bu soruların cevabı, geleceğini belirler insanın. Aslında bugün attığı her adımla, geleceğini inşa eder insan. Bugün çalıştığı ders gelecekte okuduğu bölüm oluverir birden, okuduğu bölüm yaptığı iş, yaptığı işse yaşam tarzı… Bazen de yol arkadaşları tarafından yarı yolda bırakılır insan. Hayatındaki yol ayrımları da burada başlar. Herkese güvenen insan artık güvenmeyiverir. Uğruna gözyaşı döktüğü ilk aşkı belki de onu terk etmiştir. Hayatın içinde her şey olabilir ya hani, belki de başkasıyla evlenmiştir. Başına gelen olaydan dolayı kontrol mekanizması gelişir. Hayat o kadar da masum değildir artık.
DUYGULAR DEĞİŞİR
Duygular değişmeye başlar. Sevdiğini sevmemeye, sevmediğini de sevmeye başlar insan. Öncelikleri başkalaşmaya, hayata karşı duruşu değişmeye başlar. Sonra birer birer yol arkadaşlarını kaybetmeye başlar insan. Kimini taşındığı eski mahallesinde bırakmıştır, kimini lise yıllarında, kimini de üniversite sıralarında, kimini de talihsiz bir trafik kazasında… Tek başına kalmıştır insan. Dünyaya gelirken de yalnız olduğunu düşünerek yürümeye devam eder. Sahi, tek başına mı kalmıştır gerçekten? Yoksa ruhundan koparamadıkları mı vardır? Neydi o ruhundan koparamadıkları? Sevdikleriyle biriktirdiği güzel anılar mı? Uğruna gözyaşı döktüğü ilk aşkının fotoğrafı yüreğinde asılı mı kalmış olabilir miydi? Ya da omzunda ağladığı dostunun sıcaklığı? Anılar girer sonra devreye... Bütün hayatı film şeridi gibi geçer gözünden insanın… yürümeye ilk başladığı zamanlardaki annesinin sevinci mesela…İlk aşkıyla el ele tutuştuğunda içinin tiremesi ya da…Hepsi ama hepsi hafızasında anı olarak kalmıştır artık. Sevdiği insanlar ve olaylar zihninin bir köşesinde kalan, ruhundan koparamadıkları anılardır… Ta ki yürüye yürüye yollar bitene kadar… Ruhunuzdan koparamadığınız güzel anılarınızın olması dileğiyle…