Bu hayatta öğrendiğim bir şey varsa, o da mükemmeli istemenin her zaman doğru olmadığı, hatta insanı hedefinden bile uzaklaştırdığıdır. Olacak olanı, eldeki mevcut imkânlarla olduğu kadar yapabilmek ve sonucu seyretmek çoğu insana hedefini gerçekleştirirken güzel bir basamak oluşturur. Neden bu şekilde düşündüğümü size iki arkadaşımın yaptığı seçimler üzerinden açıklamak istiyorum.

Birincisi, Türkiye’nin en saygın üniversitelerinden birine girebilmek için elindeki puanı çok iyi olduğu halde üniversite sınavlarına bir yıl bekleyip tekrar hazırlanmak istedi. Bir yıl bekledikten sonra istediği puanı alıp hayalini kurduğu üniversiteye yerleşti. Hepimiz sevindik. Mezun olduktan sonra ortalamasını beğenmeyip yeniden üniversite sınavlarına girdi ve tekrar üniversite okudu. Bu sefer ortalaması istediği gibiydi. Yine hepimiz sevindik. Fakat istediği ortalamayı tutturabilmek için tam dört yıl daha okumuştu. Daha sonra hayalini kurduğu başka bir üniversitede yüksek lisans yapabilmek için çeşitli sınavlara girdi. İstediği o “mükemmel puanları” alabilmek için puanları çok yüksek olduğu halde tekrar tekrar sınavlara girdi ve sonuçta hayalindeki üniversitede yüksek lisansa başladı fakat istediği o “mükemmel ortalamayı” tutturamadı ve yarım bıraktı. Aradan çok yıllar geçmesine rağmen, istediği hedefe bir türlü ulaşamadı.

İkincisi, mükemmeli aramadan puanının yettiği üniversitede lisans eğitimine başladı. Mezun olduktan sonra yine puanının yettiği bir üniversitede yüksek lisansa başladı ve bitirdi. Bitirdikten sonra da yine puanının yettiği ve kendisini kabul eden bir üniversitede akademisyen olma hedefini gerçekleştirdi. Mükemmeli aramadı, elinde olan mevcut verilerle hedefine doğru adım adım yürüdü ve başardı.

Sizlere bu olayı anlatmaktaki amacım, mükemmeli ararken elimizdeki fırsatları kaçırabileceğimizi belirtmek. Yoksa tabi ki herkes hayalini kurduğu üniversite için çabalamalı ve orada okumalı! Hatta okurken not ortalamasını elinden geldiğinde de yüksek tutmalı. Fakat anlatmak istediğim şey her zaman her şeyin en iyisini yapmak zorunda olmamamız. Bütün sınavlardan yüz almak zorunda değiliz. Not ortalamamız her zaman en zirveyi görmek zorunda değil. Yapabiliyorsak güzel olur tabi ki, ama yapamıyorsak da elimizden gelenlerle en iyiyi bulmaya çalışmalıyız. Aksi takdirde mükemmeli ararken hayatı ıskalayabiliriz.

Bilinmelidir ki, hepimiz insanız, her zaman her şeyin en iyisini yapmak zorunda değiliz. Hata payımız her zaman mevcut. Birinci örnekte olduğu gibi “mükemmel bir puan alıp, mükemmel bir üniversiteye yerleşip, mükemmel not ortalamasıyla” mezun olmak istemek güzel, fakat yapılamıyorsa eğer çok da zorlamamak, kendini yıpratmamak gerekir. Sonuçta aradan geçen zamanlar insan ömründen de gitmektedir.

Mutlu olmak, mükemmel olmaktan daha önemlidir ve bir seçimdir. Gücümüzün yettiği şeyleri yapıp gücümüzün yettiği oranda elimizden gelenin en iyisini yapmak ve sonuçta vicdanımızın rahat olması her şeyden daha önemlidir. Belki de hayat göründüğü kadar zor değildir, basittir. Mükemmel olmaya çalışmak zorlaştırıyordur…