Bazı insanlar bizden kilometrelerce uzaktadır. Onlarla hayatımızın belirli dönemlerinde tanışır ve ayrılırız. Ya da ayrılamayız. Ayrılamayız diyorum çünkü bizden ne kadar uzakta olurlarsa olsunlar içimizde bir yerlerde, ruhumuzda asılı dururlar. Ya hayata bakış açılarımız bağlamıştır bizi birbirimize, ya hayattan aynı şekilde keyif alma biçimimiz, ya vicdanımız, merhametimiz konusunda ortak bir paydada buluşmuşuzdur ama bir şekilde yüreğimizden yakalamışlardır ve birbirimize bağlanmışızdır.

Sonra belki iş nedeniyle, belki yeni bir yaşam kurma nedeniyle, kader ağlarını farklı şekillerde ördüğü için bir şekilde ayrılmışızdır. Uzaktalardır artık. Ama bize ruhen yakındırlar. Ne kadar uzakta olurlarsa olsunlar hayatlarımız bir noktada keşişti ya, bizimle aynı frekansta olduklarını biliyoruz ya, aramızda kan bağı olmasa bile can bağı vardır ya hani, bu tarz insanların bu dünyada bir yerlerde olduklarını bilmek bize mutluluk verir.

Teknolojinin bu kadar geliştiği bir ortamda uzaktan bahsetmek de mümkün mü? Dediğinizi duyar gibiyim. Öyle ya, telefon var, sosyal medya var, mesajlaşma, mailleşme denen bir şey var. Ama hiçbiri bir insanın fiziksel olarak yanınızda olmasının verdiği maneviyatı vermez. Derdimiz olduğunda kendimize yakın bulduğumuz bir insanın omzunda ağlayamamak bir yoksunluktur mesela. Ya da ağladığımızda gözyaşlarımızı onun silememesi… Bütün bunları bize teknolojinin sunduğu nimetler en azından şu an için yaşatmaz. O yüzden özleriz zaten uzaktaki yakınımızı ya da yakınlarımızı.

Uzak yoldur, yorucudur, hasrettir. İçinde yakınımız olunca da eziyettir. Sevdiğimiz insanları görmek isteriz bazen, ellerini tutmak, sarılmak isteriz. Yaşadığımız eski, güzel günleri yâd etmek isteriz. Birlikte gülüp oynamak, iki lafın belini kırmak isteriz. Ama çok uzaktadırlar. Belki de farklı saat dilimindedirler. Hayat koşuşturmasından dolayı bir türlü aynı saati tutturup konuşamayız bile.

Öyle ya, herkesin belirli sorumlulukları, yerine getirmesi gereken görevleri vardır. Yanımızda ki gibi olmazlar. Ya da olamazlar. Ama eğer onlar için değerliysek, yine de bir yolunu bulup görüşmek için vakit ayırırlar. İşte o zaman, kendimizi dünyanın en mutlu insanı gibi hissederiz. Fakat o telefon kapandıkça bu mutluluk da kısa sürer.

Merak ederiz bazen, bizden uzakta hayatlarında neler olup bitiğini… Yaptıkları paylaşımlardan anlamaya çalışırız. Bize söyleyemedikleri bir şeyler olduğunu düşündüğümüzdeyse içimizi bir kuşku kaplar. Mutlu değiller mi acaba? İşte o zaman uzakta olduğumuza üzülür, keşke yanlarında olsaydım diye düşünürüz.

Yine de güzeldir hayat. Yaşamak, içinde yaşadığımız sorunlara çözüm bulmak ve mücadele etme biçimidir. İster uzakta olsun ister yakında, herkes bu mücadelesini bir şekilde vermektedir ve dünyanın neresinde olurlarsa olsunlar bizi seven insanlarla aynı gökyüzünün altında olmak içimizi ferahlatır ve bize neşe verir. İşte o an, uzaklar yakın oluverir ve bunu bilmenin verdiği huzur içimizde gezinir.