“İş, emek, özgürlük”, “Biz emeğin ve emekçinin partisiyiz”, “Emek en yüce değer…” Bu sloganlar sizce hangi partiye ait? “Cumhuriyet Halk Partisi” dediğinizi duyar gibiyim. O halde asıl meseleye gelelim mi?

31 Mart Mahalli İdareler Seçimleri, 2023 Mayıs’ında yapılan Cumhurbaşkanlığı ve Parlamento Seçimlerinde umduğunu bulamayan CHP için adeta “can suyu” olmuştu. İzmir-İstanbul ve Ankara’yı iktidara vermeyen ana muhalefet partisi, 11 olan büyükşehir belediyesi sayısını 14’e çıkardı ve elde ettiği diğer belediyeleriyle birlikte “Birinci Parti” oldu.

Altıoklu partideki “değişim” rüzgarlarıyla Kemal Kılıçdaroğlu’nun yerini Özgür Özel’in alması, partiyi adeta fişeklemişti. Bu değişim ve umutlar, parti içindeki geleneksel Kılıçdaroğlu taraftarlarına rağmen, başarının anahtarıydı. Adeta patlama yapan CHP’de şimdi 2028’deki seçimlerde veya muhtemel bir erken genel seçimde “iktidar” olma planları yapılıyor.

Peki, CHP bu gidişle tek başına, hele bir de yüzde 51 ile iktidar olabilir mi? Maalesef “olur” diyemiyorum. Zira, CHP şimdilerde kendi kendisi ile uğraşıyor ve her geçen gün kan kaybediyor. Tabiri caizse “kendi kurdu içinde” bir görüntü sergiliyor. Bu görüntü CHP için değişim de olsa dönüşüm de olsa fark etmiyor. Bence tüm olup biteni sadece seyretmekle yetinen Genel Başkan Özgür Özel’in bu duruma ivedilikle el koyması gerekiyor. Ama bu konuda kendisinde hiçbir emare görünmüyor.

Bakın, işçi çıkarmalar veya çalışanların kazanılmış haklarının ellerinden alınması olayı İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde başladı. Sosyal Denge Tazminatı denilen SDT ödemelerinin üçte bire düşürülmesi ile memurlar sokaklara döküldü. Bu arada işten çıkartılan bir grup çalışanın da eylemi sürüyordu. Büyükşehirde eylemler devam ederken, bu kez işten çıkarmalar ilçelere de sıçradı.

Çiğli’de kapının önüne konulan işçiler, 60 güne yakındır o kapıda geri alınmayı bekliyor. Bir kısım işçi de Ankara’da CHP Genel Merkezi’ni yolunu tuttu. 25-30 gündür de Genel Merkez önünde yatıp kalkıyorlar. Haklarını arayan o bir avuç insana, tabirimi mazur gürün “cüzzamlı” muamelesi yapılıyor. Sayın Özgür Özel’le yaptıkları görüşmeden de bir sonuç çıkmadı ve de çıkmayacak gibi görünüyor. Çünkü çiçeği burnunda Manisalı Genel Başkan’ın Kadın Kolları Kongresi’nde söz konusu işçilere davranışı düşündürücüdür.

Aralarında sadece iki erkek işçinin bulunduğu, çoğu kadın işçiye hele kadın kolları toplantısında ve yüzlerce kadının huzurunda “Sizinle burada muhatap değilim” tarzında bir hitapla, korumaları göndererek dışarı attırmak, kim ne derse desin bir genel başkana hiç mi hiç yakışmamıştır. Bundan da acısı, o salonda bulunan kadınların parti taassubu ile, hemcinsleri için tek kelime etmeyişleri ve olan biteni öylece izlemeleri yürek sızlatan bir durumdur.
Tüm bunlar yaşanırken, bir işten çıkarılma vakası da yıllarını belediyeciliğe vermiş bir başkanın yönettiği Kemalpaşa ilçesinden gelmiştir. Medyanın “150 işçiye kıydı tatile çıktı” başlığı ile verdiği habere göre Mehmet Türkmen Başkan da şimdilik sebebi belirsiz biçimde işçilerine kıymıştır. O mağdur işçiler de tıpkı diğerleri gibi günlerce veya aylarca haklarını geri almak için belediye kapısında yatacaktır.

Bu işçi çıkarma furyası, Kemalpaşa ile sınırlı kalır mı bilemem. AK Parti’den alınan belediyelerde olsa anlarım da CHP’li bir başkanın 5 yıl yönettiği belediyeden alınan bayrakla hem de CHP üyesi işçiler neden çıkartılır? Ancak, yazımın girişinde de belirttiğim gibi, “İş, emek, özgürlük” sloganları atan, her seferinde “işçi dostu” olduğunu iddia eden bir partinin muktedirlerinin bunu nasıl yapabildiği, yine o partinin en tepesindeki ismin tüm bunlara nasıl ve neden göz yumduğu büyük bir muamma. CHP belediyeciliğinin diğer adı yaşanan realiteye bakılırsa “işçi kıyımı ve emek düşmanlığı” ise, samimiyetle ifade ediyorum ki, CHP iktidar olmayı daha çok bekler. Bu da böyle biline…