İzmir’de geçtiğimiz haftalarda yaşadığımız korkunç Yamanlar, Bayındır, Tire ve Menderes orman yangınları henüz hafızalarımızdan silinmedi. Ama benim aklıma takılan önemli bir konu var. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin Tunç Soyer döneminde İtfaiye Daire Başkanlığı bünyesinde hayata geçirdiğini ve bir tanıtım ile duyurduğu Akıllı İhbar Sistemi. Tarihi Havagazı Fabrikası’nda gerçekleştirilen tanıtım, Seferihisar-Gümüldür arasında çıkan tıpkı Yamanlar’daki gibi 3-4 gün süren büyük yangının hemen ardından gerçekleşmişti.

Sevgili Tunç Soyer Başkanımız, itfaiye kurmaylarının anlatımlarıyla birlikte kürsüye çıkmış, adeta bir “ormancı” edasıyla, bırakın kent yangınlarını, orman yangınlarını bile anında tespit ederek müdahale edebilecek seviyeye geldiklerini “koltukları kabararak” ilan etmişti. Ben de o zaman kendi kendime, “Yapma Başkan ormancının işini üstlenmeye kalkma. Karşında koskoca bir teşkilat var” demiştim.

Yamanlar yangını sonrası, şimdiki Başkan Dr. Cemil Tugay tarafından görevden alınan, ancak “emekliliğini istedi” açıklaması yapılan İtfaiye Daire Başkanı İsmail Derse, kısa adı AİS olan Akıllı İhbar Sistemi’ni anlatmış, “AİS ile 3 ayda 34 yangına başlangıç aşamasında müdahale edildi. Bayındır, Urla, Seferihisar gibi birçok bölgede önemli yangınlar yakalandı. Kameralar dumanı algılıyor. Beyaz, gri ve siyah duman. Siyah duman yangının şeklini ve seyrini de belirtiyor. Akıllı İhbar Sistemi, aldığı duman görüntüsünün yerini, koordinatlarını itfaiye ekipleri ile muhtarlara iletiyor. Burada amaç yangını başlangıç anında söndürmek” demişti.

Tahmin ettiğim kadarı ile AİS o gün bugündür faaliyette. 20’nin üzerinde kamera ile İzmir ve çevresi, yani Büyükşehir Belediyesinin sorumluluk alanındaki il sınırları 7/24 izleniyor. O halde kafamda deli sorular dolaşıyor. 15 Ağustos’ta Yamanlar yangını başlarken “AİS” devrede değil miydi? Keza Bayındır, Tire ve Menderes. Devrede ise kentin dibindeki yangını yapay zeka kullandığı halde neden algılayamadı? Klasik itfaiyecilik metodları bir kenara atılıp sadece AİS’e mi güvenildi? Ve son ve önemli bir soru; İsmail Derse bu yüzden mi görevden alındı veya emekliye ayrıldı?

Bendeniz, hasbelkader mesleğin ilk yıllarında İzmir Orman Bölge Müdürlüğü’nde basın danışmanlığı görevinde bulundum. Tarihler yıl 1986’yı gösterirken, dönemin tecrübeli ormancıları ile 3,5 yıl çalıştım. Sayısız orman yangınına gittim, o cehennemi yaşadım. O anlar hakikaten mahşer yerine benzer. Göz gözü görmez. Dört bir yanınızdan alevler yükselir. Dumandan nefes alamazsınız. Zor bir görevdir “ateş savaşçısı” olmak. Ev veya işyeri yangınlarına benzemez.

Kısacası, uzmanlık ve tecrübe isteyen bir alanda tabiri caizse “ahkam kesmek” doğru bir şey değildir. Ve gün gelir böyle bir olumsuzlukla karşılaştığınızda aldığınız önlemlerin, kurduğunuz sistemlerin bir işe yaramadığı gerçeği ile karşı karşıya kalıverirsiniz. Bir diğer yanlış kanı da Büyükşehir bile olsa bir belediyenin uçak alıp yangınlarda kullanmak istemesi. Esasta devletin olan bir görevin, belediyeye deruhte edilmesi ortak hareketi değil, iki başlılığı getirir.

Başkanımız Sayın Cemil Tugay’ın ilk anlarda “Uçak filosu kuracağız” şeklindeki açıklamasının heyecan ve görev aşkı ile verilmiş samimi bir beyanat olduğuna inanıyorum. Sonraki açıklamalarında Başkanımız, bu işin devletin iznine tabi olduğunu söyledi. CHP Genel Başkanı Sayın Özgür Özel’in de benzer bir açıklaması oldu. Bence bu talepler büyükşehir belediyelerinin boyunu aşar. Devlet devletliğini, belediye de belediyeciliğini yapmalı. Elma ile armudu, sapla samanı karıştırmak, bizim gibi siyasetin egemen olduğu bir ülkede hiç de hayra alamet bir şey değildir.