Hükümet, emekli maaşları konusunda sıkıştırılınca, SGK’ya döndü sordu: “Neden en düşük emekli maaşını asgari ücret seviyesine çekemiyoruz?” Onlar da bütçe imkanlarını gerekçe gösterdi. SGK’nın gelirleri maaşları ödemeye yetmiyor, Devlet’ten destek alınıyordu. Halbuki belediyelerin trilyonları bulan SGK borçları vardı. Bu paralar ödenmiyor, ödenmeyince de işçi ve BAĞKUR emeklisine tatmin edici bir ücret artışı sağlanamıyordu.
İşte; düğmeye basılmasına neden olan şey buydu. Belediyelerden yıllara sari alacaklar tahsil edilecekti. Önce Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan dillendirdi. Ardından da Bakan Vedat Işıkhan detaylara girdi. Devletin zirvesinden bu konuda kararlılık vurguları yapıldı. Başta Ankara Büyükşehir olmak üzere, İzmir, İstanbul, Antalya ve Bursa gibi belediyelerin devasa SGK borçları olduğu ortaya çıktı.
Önümüzdeki günlerde SGK müfettişleri borçlu belediyelerin kapısın dayanacak. Elbette bu borçların bir kalemde tahsili mümkün değil. Yapılandırmaya gidilmesi söz konusu. Belki de peyderpey tahsil edilecek. Eğer zorluk çıkartan olursa da İller Bankası payından kesme yoluna gidileceği kesin. Bakan Işıkhan, icra yoluna başvurulabileceğini de açıkladı.
Türkiye’de birçok belediyeyi elinde bulunduran CHP, bu gelişme karşısında hemen iktidarı hedefine aldı. AK Parti’nin, CHP’ye kaptırdığı birçok belediyeyi bu yolla çalıştırmak istemediğini, tabiri caizse “elini kolunu bağlamak” niyetiyle hareket ettiğini ileri sürdü. Bence ana muhalefet partisi, kendince haklı. Zira, “Borcum var, bu borcu ödeyeyim” demek pek işlerine gelmiyor.
Peki, belediyenin SGK’ya ödemediği bu paralar kimin? Çoğu denetlenemeyen, sorgulanamayan şirket işçisinin. Ve o işçinin bordrosunu açıp baktığınızda iki önemli kesinti kalemi görürsünüz. “İşçi kesintisi payı”, “işveren kesintisi payı.” İşçi kesintisi işvereninkinden iki kat fazladır. Bu da bildiğiniz gibi işçinin emekliliğine yansıyacak SGK primidir. Ve çok da önemlidir.
Yani anlayacağınız, belediye yönetiminin, SGK’ya taktığı borç işçinin “anasının ak sütü gibi helal” olan ve sigorta kurumuna yatırılmak üzere kaynakta kesilen yani daha eline geçmeden alıkonulan parasıdır. Bu paralar, tek delikli kuruşu harcanmadan SGK’ya yatırılması gereken paradır. Ancak görüldüğü üzere yatırılmayan milyonlar vardır.
Şimdi anladınız mı, kimin borcu kim tarafından ücretinden kesilip de ilgili kuruma yatırılmıyor? Peki yatırılmıyor da ya ne yapılıyor. Ne yapıldığını da herkes bal gibi biliyor. Belediyenin olur olmaz işlerinde kullanılıyor mu, kullanılıyor. Milyarlık konserler, festivaller hangi paralarla yapılıyor dersiniz? Bu resmen işçinin hakkının gaspıdır ve de suçtur.
Sadece CHP'li belediyelerin mi SGK'ya borcu var. Ne münasebet. AK Partilisinin de MHP'lisinin de diğerlerinin de. Eee onlardan niye ses çıkmıyor? Onlar iktidarda olmalarının dayanılmaz hafifliği içinde de ondan. “Bize kimse dokunamaz” havasında. O halde Hükümet CHP'lilerden önce onlardan başlamalı ki samimiyetine inanalım. Yani “iğneyi kendine, çuvaldızı başkasına” misali. Yoksa CHP iddiasında haklı çıkar ki, kaş yaparken göz çıkarılmış olur.
Unutmayalım bizim milletimiz mağduru sever, yeri gelince baş tacı bile yapar. SGK’nın alacaklarını tahsil adı altında, belediyelerini sıkıştıracağım derken, CHP'yi iktidara taşımak işten bile değil. Bence ana muhalefet partisi yerel yönetimlerde bir rüzgar yakalamışken, bunu bir fırsata çevirebilmeli. Kriz iyi yönetilirse buradan müstakbel bir “CHP iktidarı” bile çıkartılabilir… Neden olmasın?