Teknoloji ilerliyor ama, biz ormanlarımızı kaybediyoruz. İlginç değil mi?
Orman yangını sezonu her zaman olduğu gibi 1 Haziran’da başlar, eylül ayının başı veya ortalarında sona erer. Bu süre topu topu 3-35 aydır. Ve her yıl haziran başında sezonun başlamasıyla Valiliklerce “Ormanlara giriş yasağı” ilan edilir. İlan edilir edilmesine de buna uyulur mu, uyulup uyulmadığı kontrol edilir mi, nasıl ve kim tarafından edilir, doğrusu merak ediyorum.
Eğer bunlar yapılsaydı, Yamanlar gibi İzmir’in akciğeri, su kaynakları bulunan, arıcılığın merkezi cayır cayır günlerce yanar mıydı? Bölgeyi şöyle bir incelediğinizde, kent ile orman adeta iç içe girmiş durumda. Onur Mahallesi ve Körfez Evleri dediğiniz yerler gecekondu bölgesi. İsteseniz de istemeseniz de yangına çok müsait. O halde bu bölgelerde, şehir hayatı ile orman arasına bir set çekilemez miydi? Elbette bu mümkündü.
İş işten geçtikten sonra, milyonlarca ağacı, onlarca evi kaybedip, bölgedeki canlı yaşamını yok ettikten sonra ne yapsanız nafile. Zaten orman ve yeşil yoksunu İzmir’de Yamanlar Ormanlarının kaybedilmesi ile birlikte, 50 yıl geriye gidildiği apaçık ortadadır. Yani demek istiyorum ki, yanan alanlara dikeceğiniz fidanlar 50 yıl sonra bugün yandıkları günkü konuma gelebilir.
Yangınları söndürebilmek, daha ilk dumanda bastırılabilirse mümkündür. Alevler büyüdükten ve etrafa sıçradıktan sonra artık önünü alamazsınız. Bunun için de orman yangın kuleleri vardır. 7/24 bu kulelerden ormanlar gözetlenir. Bugüne gelindiğinde, havadan gözetleme yapabilen İHA’larımız mevcuttur. Bu hava araçları, özellikle havanın çok sıcak, nemin çok düşük ve yangın çıkmasına çok müsait zamanlarda gözetleme için uçurulmalıdır.
Ayrıca İzmir özelinde Büyükşehir Belediyemizin, İtfaiye Daire Başkanlığı bünyesinde yapay zeka tabanlı “Akıllı İhbar Sisitem” olduğunu biliyorum. Bu sistemin tanıtım toplantısında ben de bulunmuştum. Dönemin Başkanı Tunç Soyer’in adeta bir ormancı edası ile, “Bu sistem orman yangınlarının önlenmesinde de rol oynayacak” dediğin hatırlıyorum. O zaman sormak gerekiyor. Yamanlar yangınında ve diğer yangınlarda, orman kuleleri dumanı fark etmedi mi, İHA’lar havada değil miydi, Büyükşehir’in 12 istasyon ve 45 kameralı akıllı ihbar sistemi çalışmadı mı?
Soruları böyle çoğaltabilir, istediğinizi sorumlu ilan edebilirsiniz. Kaldı ki, havadaki uçak ve helikopterlerin biri gidip biri gelirken, onları da yetersiz bulabilirsiniz. Yangını ilk anda fark edip alevleri bastıramadığınızda, artık iş işten geçmiştir. Bir de hava şartları ateşin ilerlemesine uygun, rüzgar da varsa, işte o zaman “orman biter, yangın biter.”
Ben bu tabii felaketin, siyasete malzeme edilmesine de karşıyım. Milli servet olan ormanlar kül olmuş, evler barklar yanmış, evcil-yabanıl milyonlarca hayvanın hayatını kaybetmiş olmasını bir kenara bırakıp, adeta “kayıkçı kavgası” yapar gibi birbirini suçlamak, basına malzeme ve polemik konusu olmak abesle iştigaldir. İşte yukarıda belirttiğim gibi, her kurumun ormanları yangından korumak için bir politikası ve araçları vardır, ama ne çare yangınlar yine çıkmaktadır.
Şimdi yapılacak iş, yanan o alanları arazi mafyasına, rant çetelerine kaptırmamaktır. Orman Kanunu, yanan alanların tekrar ağaçlandırılacağına hükmeder. Konutlaşma baskısı altındaki Yamanlar, buna çok müsaittir. Hatta ve hatta, bu elim yangının, yeni konut alanları açmak amacıyla çıkarıldığı bile iddia edilmektedir. Başta, Orman Teşkilatı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı İzmir Teşkilatı olmak üzere, İzmir Büyükşehir Belediyesi ve ilçe belediyeleri bu konuda çok hassas ve dikkatli olmalı, imara açılma girişimlerine asla ve kata izin verilmemelidir. Bizim de bu konuda duyarlı olacağımızdan kimsenin şüphesi olmasın.