Maalesef felaketler peşimizi bırakmıyor. Haziran ayı başında, orman yangın tedbirleri için halkın ormanlara girişi valilikler tarafından yasaklandı. Bağ ve bahçesinde, tarlasında anızı çalısı çöpü olanların bunları sakın ola ki yakmaması ısrarla hatırlatıldı. Yolda seyreden araçtan dışarı sigara izmariti atılmasının sonuçları tek tek hatırlatıldı. 

Sonuç; elde var sıfır…

Her gün ülkenin onlarca yerinden orman yangını haberleri geliyor. Peki sebepler neler. Anız yakılması, yola atılan sönmemiş sigara izmaritleri, ormanda bırakılan cam kırıkları ve şişeler. Bakın bir orman yangını çıktığında neler yaşanıyor? Bir kere asli görevi yangınlarla mücadele olan Orman Teşkilatı havadan ve karadan tüm birimlerini ihtiyatlar hariç harekete geçiriyor. Yerden arazözler ve dozerler, havadan da uçak ve helikopterler yangına müdahale ediyor. Saatler süren uğraş.
Canlar gidiyor canlar…

Önceki gün Çeşme-Alaçatı’da çıkan orman yangınında alevlerden kaçmaya çalışan 3 vatandaşımız maalesef can verdi. Tam bir facia. Göz göre göre hayatınızı kaybediyorsunuz. Tabi o anlarda neler yaşandığını o insancıklar ve Allah’tan başka kimse bilmiyor. Allah hepsine rahmet eylesin. Yakınlarının başı sağ olsun. Peki, insanlarımız hayatlarını kaybetti diye elbette üzülüyoruz ama ya canlı olan ağaçlarımız ve ormanda yaşayan envai tür hayvan. Onlar can değil mi?

Orman yoksa hayat da olmaz…

Kısacası, ormanlarımızı korumak için ya çok daha etkili tedbirler alınması, yasaların ağırlaştırılması gerekiyor. Yoksa, iklim krizinin de etkisi ile zaten giderek çölleşen ülkemizde ormanlarımızı da böyle insanımız eliyle kaybedersek, nerede yaşarız. Orman yoksa hayat yoktur. Su olmaz, oksijen olmaz. Yararlı börtü böcek olmaz. Arılar hiç olmaz. Bu da yaşamın olmaması demektir.

Hayatımız güvencede mi acaba?

Yine geçtiğimiz hafta kentin göbeğinde acı bir facia yaşadık. Aniden bastıran yağmurda göllenen caddede karşıya geçmeye çalışan gencecik bir kızımız cereyana kapıldı. Onu kurtarmak için hamle yapan gencimiz de aynı akıbete uğradı. Güvenlik kamerası görüntülerine yansıyan olay yüreklerimizi dağladı. Şimdi bu kentte yaşayan herkes ister yağmur olsun ister olmasın bastığı yere dikkat edecek. Acaba başıma bir şey gelir mi diye düşünecek. 

Koordinasyonsuzluk neden?

Bu facianın da diğer tüm facialar da olduğu gibi suçlusu mutlaka var. Ama ben onu aramıyorum. O konu ile adli birimler, kolluk kuvvetleri zaten ilgileniyor. Asıl sorun koordinasyonsuzluk. Bu kentte tıpkı ulaşımı düzenleyen UKOME gibi, AYKOME denilen Altyapı Koordinasyon Merkezi var. Bu merkez kentte yapılacak altyapı yatırımlarını planlamakla görevli. Peki çalışıyor mu? Ben hiç görmedim, duymadım ve bilmiyorum. Sadece bildiğim adı. Neden aktif biçimde çalışmıyor, çalıştırılmıyor? Merak ediyorum.

Basın görevini yapmıştır!

Biz basın mensupları kamu görevi ifa ediyoruz. Bize ulaştırılan, ihbar edilen veya gördüğümüz duyduğumuz eksiklikleri ve hataları haber yaparak, düzeltilmesi için kamuoyunun oluşmasını sağlarız. Bu olayda da arkadaşımız sorunu ortaya koymuş, gazetemiz de dikkati çekecek bir başlıkla olayı yansıtmıştır. Ardından ilgili kurumun müdahaleyi yaptığını yeni bir haberle görüyoruz. Ancak, beş yıl sonra aynı noktada bu kez iki can alan vakanın yaşanması, bu işin itina ile yapılmadığını gösteriyor. 

Dilerim, bu facialar bizlere de bizi yönetenlere ders olur…