Dün akşam 2024'ü acısıyla tatlısıyla uğurladık, 2025'e "merhaba" dedik. Ömrü hayatımızdan bir yaprağı daha çevirmiş olduk. Meşhurdur, ileriyi görebilmek için geçmişin şöyle bir muhasebesi yapılır. Siz yaptınız mı bilmem ama doğrusu ben bir nebze yaptım. Bunun nedeni de yaşadığımız bazı sıkıntılar, sorunlar. Malum mesleğimiz gazetecilik. Olayların peşinde koşuyoruz. Halbuki olayları biz sürüklemeli ve gündemi oluşturmalıyız.
Bu konuda maalesef İzmir basınının sınıfta kaldığına inanıyorum. Son dönemde "Kes yapıştır" gazeteciliği ile "Çamur at izi kalsın" gazeteciliği kıyasıya yarışıyor. Arada gümbürtüye gidenler ise bu işi doğru, tarafsız ve ilkeli yapanlar oluyor. Peki bu iş doğru tarafsız ve ilkeli nasıl yapılır. Bal gibi yapılır da bunu yapacak birkaç gazete ve kalem kaldı desem yeridir. Sosyal medya çıktı çıkalı “gazetecilik öldü” yaygarası pek dillendirilir oldu. Bunu bilinçli ve kasıtlı yapıyorlar. Amaçları gazeteciliği böyle gösterip rol kapmak. Çek iki kare fotoğraf, 3 dakikalık video. Herkesin elinde cep telefonu var ya, onlar çekip paylaşsın sen oradan al yayınla.
Gazeteciliğin, daha doğrusu haberciliğin temel ilkesi olan "5 N 1 K" kuralı hak getire. Ne, nerede, ne zaman var, ammaa kim tarafından, nasıl ve niçini yok. Oldu mu sana gazetecilik!
Bu şekliyle gazetecilik yaptığını zannedenlere artık ödüller bile verilir oldu. Bakın İzmir'in 5 milyonu geçen nüfusunu kentteki günlük gelişmelerden haberdar edebilecek bir tek bir televizyonu yok. Yedi yıl haber yöneticiliğini yaptığım Ege TV'nin patron kararı ile şalterinin indirilmesinin ardından doğan boşluk birkaç denemeye rağmen maalesef istendiği kadar başarılı olamadı. Keşke olabilselerdi. Bundan sonra olur mu, pek ümitli değilim. Umarım birileri çıkar bu büyük eksiği giderir.
Kentin bir televizyonu olmaması, gazetelerinin "okunmuyor" denilerek kese kağıdı yapılması ne acı. Bir zamanlar bu kent ülkenin en iyi gazetecilerini yetiştirir İstanbul'a uğurlardı. Örnekleri saymama gerek yok, herkes biliyor. Bir kentte artık gazetecilik yapılmıyor ya da yapılamıyorsa yeniler nasıl yetişecek. Olayları irdeleyip gereken soruları kim soracak. Bir de madalyonun diğer tarafı var tabi ki. Ciddiyeti olan bir haberde o haberin muhataplarına ulaşsanız bile "kapıların duvar" olması kuvvetle muhtemel. Eh bu durumda 'gazetecilik nasıl yapılır' diyebilirsiniz. Bu aslında geçici bir durum.
Gazeteci vazgeçmeyendir. Gazeteci için, "Kapıdan giremiyorsan bacadan gireceksin" derler. Elbette bu teşbih yani benzetmedir. Şimdi genç gazeteci kardeşlerimin "Amaaan bu ne diyor?" dediklerini duyar gibiyim. Evet ben diyorum ki, sorun sorgulayın, sizi yönetenleri kendi haline bırakmayın. Bunu yaptığınızda belki umursamazmış gibi yapacaklar ama inanın bir süre sonra gündeme taşıdığınız konuların hayata geçirilmekte olduğunu göreceksiniz.
Her şeye rağmen 2025'e umutla girdik. İnanıyorum ki, bu yeni yılda Türkiye ve İzmir sorunlarını çözmesini becerecektir. Bizler gerek sorunların ortaya konması, çözümlerin gerçekleştiğinin kamuoyuna duyurulması konusunda yine elimizden geleni yapacağız. Zira bu bizim görevimiz. Yasama, yürütme, yargı erklerinden sonra “4.Kuvvet” olarak “Medya” geliyor. İnşallah medyamız yazılısı, seslisi ve görüntülüsü ve dijitali ile titreyip kendine dönecektir.
Bu vesile ile ben tüm okurlarımın yeni yılını kutluyor, 2025’in saģlık, mutluluk ve başarı getirmesini diliyorum.