Geçtiğimiz hafta, balık ölümleriyle Türkiye’nin gündemine oturan İzmir Körfezi için, Çevre Şehircilik ve İklim Bakanı Murat Kurum’un açıkladığı bilimsel veriler tam bir felaket. Bakan Kurum, körfez suyundan alınan numunelerin incelenmesi sonucu, suda bulunması gereken atık su kaynaklı “Amonyak” miktarının 50 kat fazla olduğunu söylüyor. Üstelik bu sadece parametrelerden biri.
Buna; “Aman Allahım…” demekten başka söylenecek söz yok. Zira, amonyak insanın sulu dışkısında bulunuyor. O halde Çiğli Arıtma Tesisleri’nden Körfez’e atık suların arıtılmadan verildiği iddiaları doğruluk kazanıyor. Pekala, Ege’nin incisi İzmir’i yönetenlerin Körfez’e bunu yapmaya hakkı var mı? Bence hiçbir şekil ve şartta yok!
Kulakları çınlasın. Bu kentin ilk Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Dr. Burhan Özfatura, ileriyi gören bir başkandı. Bunun için zamanın kudretli Anavatan İktidarı’nda Başbakan Rahmetli Turgut Özal’la olan diyaloğu sayesinde “Büyük Kanal” adı verilen dev projeyi hayata geçirmeye çalıştı. İlk başkanlık dönemi olan 1984-89 arasında başlattığı proje, 1989-94 arasında Yüksel Çakmur döneminde, Büyükşehir desteğinden yoksun sadece İller Bankası katkısıyla adeta kaplumbağa hızında ilerledi.
Burhan Başkan 1994’de bu kez Doğru Yol Partisi’nden başkan olduğunda emeklemeye bile geçmemiş Büyük Kanal Projesi’ne bir hız daha verdi. Ancak 5 yıl kayıptı. Çalıştı çabaladı ama, tarihler 1999’u gösterirken yerel seçimleri bir kez daha kaybedip koltuğu Bülent Ecevit’in prensi olarak DSP’li Rahmetli Ahmet Piriştina’ya devretmek zorunda kaldı.
İşte, asıl iplerin koptuğu dönem bu oldu. Ahmet Başkan’ın hem Genel Sekreter Yardımcısı, hem de İZSU Genel Müdürlüğü koltuğuna oturttuğu teknokrat Hasan Fehmi Mani’nin, yapılanlara bakıldığında bence ileri görüşlü olmayan kararlarıyla, koca proje hedeflerinden saptı. Yağmur suları ile evsel ve endüstriyel atık suların ayrı ayrı gideceği dev borular birleştirildi. Çünkü, Mani yaklaşan yerel seçimlerde Piriştina’ya başkanlığı bir kez daha kazandırmak istiyor ve bu yüzden projeyi bir an önce “Bitirdim” demek için acele ediyordu.
Sonuçta, küçük döşenen, döşenmeyen veya yanlış döşenen kanallar koskoca bir sistemin çökmesine neden oldu. Seçim geldi çattı. Piriştina bu kez CHP saflarından girdiği seçimi 2004’te ikinci kez kazandı. Ancak ömrü o koltukta 2,5 ay oturmaya yetti. 15 Haziran 2004’te hayatını kaybetti. Koltuğuna Bornova’ya başkan seçilen Aziz Kocaoğlu oturdu.
Kocaoğlu da tıpkı Piriştina gibi “Yüzülebilir Körfez” hayali ile başkanlık yaptı. Ama onun başkanlığının sürdüğü 2004’ten 2019’a kadar tam 15 yıl içinde yüzmek nasip olmadı. 2019’da Kocaoğlu’nun yerine Tunç Soyer geldi. Tunç Başkan da “yüzeceğiz” dedi. Hatta “yüzdüm” diyerek deniz altından fotoğraflar verdi. Ama fotoğraf verdiği yer Bayraklı, Alsancak, Karataş veya Karşıyaka değil, Urla, yani temiz olan dış Körfez idi.
Ve Tunç Soyer dönemi de bitti. Bu kez koltuğa Dr. Cemil Tugay oturdu. Oturdu oturmasına ama kucağında bir sürü sorun buldu. İşçi-memur eylemleri, altyapı problemleri derken, Körfez’deki balık ölümleri işin tuzu biberi oldu. Ancak Cemil Başkan, öncekiler gibi yanlışa düşmedi. Sanki olacakları biliyormuş gibi, “Size Körfez’de yüzme sözü veremem” dedi.
Gelinen noktada, Çevre Bakanı’nı İzmir’e kadar getirtip açıklama yaptıracak gelişmeler yaşadık. TÜBİTAK Marmara Araştırma Gemisi’nin elde ettiği veriler, Bakan Murat Kurum’un “Körfezimiz ölüyor!” açıklamasına neden oldu. Şimdi, “Aman Allahım…” diyerek hayıflanıyoruz. “Korkunun ecele faydası yok” demiş atalarımız. Başkan Özfatura’nın “büyük hayali”, ondan koltuğu devralanlar tarafından “sukutu hayale” uğratılmış durumda. Şimdi bu mevtayı İzmir’in yerel yönetimleri kaldıramaz. Kaldırsa kaldırsa devlet kaldırır. Ama birkaç haftadır yaşanan polemikler bizi karamsarlığa sevk ediyor… Taraflara çağrım… Lütfen siyaseti bırakın, İzmir’i bu badireden kurtarın!