8 yaşında bir kız çocuğu çuval içinde dere kenarında cesedi bulunuyor hem de okula başlayacağı günün bir gün öncesinde... Günlerdir tüm Türkiye'nin bir olup bulunması için yüreği ağzında beklediği Narin'den gelen acı haber hepimizi dehşete düşürdü. Bu saatten sonra yazılacak hiç bir şey Narin'i geri getirmeyecek elbet ama ölümünün dehşet verici karanlık tarafı belki konuşulması gereken bazı gerçeklerin konuşulmasını sağlayıp o bölgede ya da Türkiye'nin her hangi bir yerinde Narin 'le aynı vahşet kaderi yaşayan çocuklara aydınlık olacak. 

Narin'in bulunma haberi ile ülkece yaşadığımız üzüntü ve öfke bir tarafa bu vahim olayda odaklanmamız gereken çok önemli bir ülke gerçeği ile karşı karşıyayız. Çocuk istismarı vakalarındaki artışın giderek yükseliyor olduğu gerçeği... TÜİK verilerine göre, Türkiye'de 2008 ile 2016 yılları arasında 104 bin 531 çocuk kaybolmuş. Türkiye'de ortalama 32, yılda ise 10 bin çocuk kayboluyor. Bu kayıpların cinsiyet oranlarına baktığımız zaman kız çocuklarının kaybolma oranı erkeklere göre çok daha yüksek. Bu kayıp ve ölümlerin bize gösterdiği gerçek patriyarki ve ensest ilişkilerin bu çocukların en temel hakkı olan yaşam haklarını ellerinden aldığıdır. Ensest ve partriyarki kol kola girmiş iki tehlike ve bu tehlike milyonlarca kadını ve çocuğu acı dolu hikayelerin içine mahkum ediyor. 

DEVLET KORUMASI

Anayasamıza göre bu ülkede yaşayan 18 yaş altı tüm çocuklar devletin koruması altında olup devlet sosyal politikalar geliştirip çocuklara zarar veren yanlış tutum ve düşünce biçimlerine karşı mücadele etmelidir. Çocukların karşı karşıya kalabileceği tehlikeleri ön görüp koruyucu önleyici politikalar geliştirmelidir. İçinde yaşadığımız toplumsal gerçeklere, aile sistemlerine ve bu aile sistemlerinde var olan örf ve adetlere hepsine dikkatimizi vererek bakmamız şart. Bu yapıların çocuğun yaşam hakkını elinden alacak şekilde dizayn edilmiş toplum içinde devam eden gelenek ve göreneklerin kötü yanlarını irdelemeli ve buna uygun sosyal politikalar üretmeliyiz. 

Yukarda sayısını belirttiğim çocuk kayıp vakalarının yüksekliği bize çok açık bir şekilde gösteriyor ki bazı yapıların artık çürümeye yüz tuttuğu ve değişmesi gerektiği gerçeğidir. 

Narin'in ölüm haberi ile hepimiz toplumsal bir travma yaşadık. Bu karanlıktan bir aydınlık oluşturulmazsa toplumsal bir çürüme gerçeği ile karşı karşıya kalacağız. Narin doğduğu bölgenin alışılagelmiş şiddetine kurban giden binlerce çocuktan sadece biri. Bu gerçeğe gereken dikkati vermezsek belki çok daha fazlasına tanıklık edeceğiz. Artık bu utanç bize yetsin ve bir an önce bu vahim konuya gereken dikkati verelim. Hepimizin başı sağ olsun...