Söke’nin yetiştirdiği usta yazar Samim Kocagöz’ün hayatını anlatan “Samim Kocagöz: Mecburi İstikamet” belgeseli, yönetmen Mesut Gengeç’in katılımıyla İzmir’de gösterildi
Emperyalist paylaşım savaşının Türkiye’yi de etkisi altına aldığı 1940’lı yıllarda kalemiyle ve direnciyle öne çıkan bir yazardı. Türk Kurtuluş Savaşı’na Ege’de büyük destek veren bir ailedendi. Sosyalistti. Sökeli olmasına rağmen İzmir’in edebiyatta yer almasına büyük katkılar sunduğu için İzmir’in de hafızasında çok güçlü yer alan bir kalem oldu. “Kalpaklılar” ve “Doludizgin”de İzmir’in işgalinden kurtuluşa giden süreci, “İzmir’in İçinde” romanıyla 1960 Darbesi’ne giden süreci İzmir perspektifinden ele aldı. Orhan Kemal’le sıkı dosttu. Türkiye İşçi Partisi’nden Mehmet Ali Aybar’ın daima yakınında durdu. Ve daha nice Türkiye tanıklığını “Samim Kocagöz-Mecburi İstikamet” belgeselinin yönetmeni Mesut Gengeç ile konuştuk. İzmir Sanat Merkezi’nde gösterimi gerçekleştirilen belgesel sonrası Gengeç ile belgesel hakkında konuştuk.
Samim Kocagöz gibi üretken bir yazarla ilgili belgesel yapmanın zorluğu olmuştur kuşkusuz. Siz bu kalabalık hayat ve arşivden çıkmayı nasıl başardınız?
Samim Kocagöz bir dönemin Türk edebiyat kuşağının en önemli yazar ve tanıklarından biri. Cumhuriyet sonrası 1940 edebiyat kuşağının en üretici yazar ve düşün insanlarından biri. Yaşamının sonuna kadar da bu üretkenliği ve çalışkanlığı devam etmiş Samim Kocagöz’e ait çok sayıda görsel ve yazınsal materyali ekip olarak araştırma ve arşivleme çalışması yaptık. Bir yandan edebi kişiliğe ait eserleri incelerken öte yandan bu eserlere ait görsel arşiv araştırmasıyla yaşam dizinini iyi düzenlemeye çalıştık. Bu kadar derin ve güçlü materyallere ait arşiv malzemelerini belgesele katkısının önemi sebebiyle yoğun bir çalışmayla düzenledik.
HALKTAN YANA ESERLER
Belgeselin adıyla ilgili tercihiniz hakkında bir açıklama yapar mısınız?
1940 toplumcu gerçekçi edebiyat kuşağının ana amacının toplumun sorunlarını dile getirmek, halktan yana eserler üretmeyi amaçlamaları ve kendisinin sahip olduğu siyasi görüşünden dolayı belgeselin adını ‘’Samim Kocagöz: Mecburi İstikamet’’ koyduk.
İlk gösterimi İstanbul'da yaptıktan sonra Söke ve İzmir'deki gösterimlerle Kocagöz'ü edebiyatın merkezi Ege'ye taşıdınız. Bu iki gösterim hakkında bize neler söylemek istersiniz?
Bu belgesel projesinde ana amacımız Samim Kocagöz’ün edebi kişiliğini ve yaşamını genç kuşaklara aktarmak ve eserleri okutmaya aracı olmak. İstanbul, İzmir ve Söke’deki gösterimlerdeki temel amacımız da buydu. Samim Kocagöz’ün yaşamının ilk durağı Söke ve son durağı İzmir’de bu belgeselin gösterimi ve yoğun bir izleyici ilgisi bizi çok mutlu etti. Söke’deki gösterimden sonra ağlayarak yanıma gelen bir kadın izleyicinin “Bu nasıl bir yaşam ve emek insanı” demesi beni çok duygulandırdı. Bu gösterimlerden sonra Anadolu’nun daha farklı illerinde de gösterimlerimiz olacak.
KÜLLÜK KAHVESİ GÜNLERİ
Belgeselde yazarla ilgili derli toplu bir bilgi var. Tabii Kocagöz'ün yaşamındaki birçok ayrıntı da belgesel değerde. Tercih yapmakta zorlandınız mı?
Çok derin ve yoğun bir yaşam var Samim Kocagöz’ün arkasında. Bu belgeseli çalışırken hep şunu düşündüm: acaba hayatta olsa ve izleme şansını olsaydı ne derdi? Hep bu sorumluluk bilinciyle çalıştım. Yaşamının İstanbul- Küllük Kahvesi günleri ve edebiyat dünyasının çok önemli yazarları arkadaşlarıyla mektuplarını zaman sorunu sebebiyle kısa görmek zorunda olmak beni en çok üzen belgesel blokları oldu.
Belgesel çalışması hangi şehirleri kapsadı? Yazarın geçmişiyle ilgili izleri bulmak konusunda bulamadığınız bir şey oldu mu?
Bu belgesel çalışmasının araştırma yerleri Söke, İzmir, İstanbul ve Ankara oldu. Samim Kocagöz’e ait önemli tarihi dönemlerin tüm belge ve görselleri oğlu Şükrü Kocagöz tarafından bize ulaştırıldı. Bu şekilde güçlü bir arşiv çalışmasıyla yapılan belgeselin sonuçları da ekip olarak da bizi tatmin etti.
İZMİRLİ YAZARLARIN DOSTLUĞU
İzmirli yazarlarla Kocagöz'ün dayanışması, dostluğu hakkında ne söylemek istersiniz?
Samim Kocagöz yaşamı boyunca çevresindeki tüm insanlara bir yarar ve katkı sağlamayı amaçlamış bir edebiyat insanı. Üniversite yıllarında Orhan Veli Kanık’ın askerlik yıllarında izin almasında Fakir Baykurt’a ilk yazarlık daktilosuna sahip olmasına kadar herkese bir faydası olmasını amaçlamıştır. İzmir edebiyat yazarlarıyla sürekli ilgilenmesi ve onlara yol göstermesiyle de çok yakın ve sıcak ilişkileri olmuş. Necati Cumalı, Efdal Sevinçli, Hüseyin Yurttaş, Hidayet Karakuş, Asım Öztürk ve Mehmet Mümtaz Tuzcu bu yazarlardan ilk isimleri aklıma gelenler. Samim Kocagöz’ler günümüz Türkiye’sinde ne yazık ki sayıları çok az. Biz de bu sayıları tekrar artırmak ve insanlara eserlerini okutmaya devam ettirmek istiyoruz.
SAMİM KOCAGÖZ’ÜN HAYATI
Aydın′ın Söke ilçesinde 13 Şubat 1916′da doğan Samim Kocagöz, İzmir Erkek Lisesi′ni ve İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü′nü bitirdi. 1942′de İsviçre′ye giderek Lozan Üniversitesi’nde Sanat Tarihi öğrenimi gördü. Yurda döndükten sonra bir yandan çiftçilik yaptı bir yandan da İzmir Devlet Konservatuarı′nda ders verdi. 1939-1950 arasında Servet-i Fünun, Ses, Hep Bu Topraktan, Vatan, Fikirler, Demokrat İzmir, Yenilikler ve Yeditepe dergilerinde çıkan hikayeleriyle tanındı. 1950 yılında Yeni İstanbul gazetesinin New York Herald Tribune gazetesiyle ortaklaşa düzenlediği Dünya Hikaye Yarışması′nda ′Sam Amca′ adlı kitabıyla Türkiye birinciliği kazandı.
Toplumcu gerçekçi sanat anlayışı doğrultusunda ürünler veren Samim Kocagöz, hikayelerinde genellikle Ege Bölgesi’nde yaşayan insanların sorunlarını anlatır. Hikayelerin konularını yaşadığı Söke çevresinden ve Menderes vadisinin toprak sorunlarından alan yazar, alışılmış teknik ve anlatıma bağlı kalarak sınıflararası çıkar çatışmalarını, ekonomik nedenlerle değişen düzen ve dünya görüşlerini inceler. Yazara 1967′de Türk Dil Kurumu′nun Hikaye Ödülü′nü kazandıran Yağmurdaki Kız da değişen insan ilişkilerine eleştirel bir dille kaleme alınması sonucu doğmuştur. Kurtuluş Savaşı′nı belgesel roman tarzında, destansı bir anlatımla işleyen Kocagöz, romanlarında hikayelerinde olduğu gibi toprak sorununu dile getirmiştir. Topraksız ya da az topraklı kesimin ilerleyen teknoloji karşısında içine düştüğü sıkıntıyı ′Bir Karış Toprak′ta anlatan yazar, ′İzmir′in İçinde′ adlı romanında ise 1960 Hareketi öncesi oluşan toplumsal karışıklığı feodalizmin tasviyesiyle birlikte ve çeşitli kesimlerden seçtiği karakterler aracılığıyla verir.
′Alandaki Delikanlı′ romanıyla 1979 yılında Lions Kulübü Hikaye Ödülü′nü, ′Mor Ötesi′ ile 1987 Ferid Oğuz Bayır Sanat Ödülü′nü ve Eski Toprak ile 1989 Orhan Kemal Roman Armağanı′nı kazanan Samim Karagöz′ün eserlerinden bazıları Almanca, Rusça, Fransızca ve Bulgarcaya çevrilmiştir.
Son dönem Türk hikayeciliğinin verimli ve usta kalemleri arasında adından sıkça söz ettiren Samim Kocagöz, 5 Eylül 1993′te yaşamını yitirmiştir.
Eserleri Roman:
İkinci Dünya (1938), Bir Şehrin İki Kapısı (1948), Yılan Hikayesi (1954), Onbinlerin Dönüşü (1957), Kalpaklılar (1962), Doludizgin (1963), Bir Karış Toprak (1964), Bir Çift Öküz (1970), İzmir′in İçinde (1973), Tartışma (1974), Mor Ötesi (1986), Eski Toprak (1988), Bütün Öyküleri (1991)
Çocuk Kitapları: Nasrettin Hoca (1970)
Hikaye Kitapları: Telli Kavak (1941), Sığınak (1946), Sam Amca (1952), Cihan Şoförü (1954), Ahmet′in Kuzuları (1958), Yolun Üstündeki Kaya (1964), Yağmurdaki Kız (1967), Alandaki Delikanlı (1978), Koca Tülü (1982), Gecenin Soluğu (1985)
Deneme/İnceleme/Eleştiri: Zarkanat (1981), Roman ve Yazarlık Onuru (1983)
Günce/Anı/Gezi: Bu da Geçti Yahu (1990)