Kahramanmaraş merkezli büyük yıkımların yaşandığı deprem felaketinin üzerinden tam 80 gün geçti. Sıradan hayat yaşayan pek çok vatandaşımızın hayatı deprem ile bir anda alt üst oldu. Bölgedeki vatanda...
Kahramanmaraş merkezli büyük yıkımların yaşandığı deprem felaketinin üzerinden tam 80 gün geçti. Sıradan hayat yaşayan pek çok vatandaşımızın hayatı deprem ile bir anda alt üst oldu. Bölgedeki vatandaşlarımızın yurtları, yuvaları yıkıldı. Aileleri dağıldı, şehirlerimiz köylerimiz enkaza döndü. Canlarımızdan canlar gitti, pek çok vatandaşımız sevdiklerini, arkadaşlarını, dostlarını yitirdi. Biz kadere inanan insanlarız. Yaşananları bazıları kader dese de, tedbirsizlik, usulsüzlük, öngörüsüzlük ve ihmaller sonucunda göz göre göre ölüme gitmek, elbette kader değil, olsa olsa ihmal olabilirdi. Ancak, tedbirsizlik sonucunda yaşanan ölümü kadere bağlamak mesuliyetten kaçmak ve bilmem, görmem, duymam diyerek üç maymunu oynamaktır. Deprem sonrasında yaşanan eksiklikler, aksaklıklarla birlikte o deprem adeta hepimizin kıyameti oldu. Ramazan bayramımızda buruk geçti. Bayramda ev temizliği yerine yıkılan binalarımızın moloz temizliği yapıldı. Bu bayramda anneler öldüğü için bayram tatlısı yapamadı. Her şeye rağmen, depremin tüm olumsuzluklarını daha dün gibi hisseden depremzedelerin yanında güzel kalpli insanlarımız acıları paylaşmak, yalnız olunmadığını göstermek için her türlü maddi ve manevi destek sunan, sunmak için can atan insanlarımız vardı. Özellikle çocukların yüzünü güldürmek için çabalayan koca yürekli insanlarımız da vardı.
SİZ HEP VAR OLUN
Millet olarak pek çok vatandaşımız elinden geleni yapmak için çırpındı. Ve halen deprem bölgesindeki vatandaşlarımızın derdine dert edinen çaba harcayan binlerce vatandaşlarımız da mevcut. Nasıl ki, bir doktor tedaviyi yarım bırakmıyorsa, bizimde depremzedelerimizin ihtiyaçlarını yarıda bırakmamamız için bölgeyle irtibatın devam etmesi elzem ve gereklidir. Bundan sonraki süreçte bizim yapmamız gereken en önemli şey ise oradaki depremzede vatandaşlarımızın unutulmaması. Çünkü ülkenin gündemini siyaset yani 14 Mayısta yapılacak olan ve her geçen gün yaklaşan seçim meşgul etmekte. Belki de bu günlerde aklımızdan hiç çıkmaması gerekenler depremzede vatandaşlarımız olmalı. Bölgede iletişimde olduğumuz vatandaşlarımızla konuşuyoruz. Kimi evinin yağmalandığını anlatıyor. Kimi yaşanan imkansızlıkları anlatıyor. Mesela, depremin akabinde Hatay’ın nüfusunun yaklaşık yüzde 70’inin il dışında olduğunu da arkadaşlarımız ifade ediyor. Devlet olarak yapmamız gerekenlerin önceliğinin ilk sırasını belki de bölgeden giden vatandaşlarımızın geri gelmesini sağlamak olmalı. Yaralarımızın tamamen iyileşene kadar depremzede vatandaşlarımızın yanında olmalıyız ki, bir nebze de olsa üzüntülerini acılarını hafifletebilelim. Deprem bölgesindeki insanlarımıza yardım yaparken hatırlamamız gereken en önemli şey belkide “o felaket benim de başıma gelebilirdi” düşüncesi olmalı. Ancak yaşanan büyük felakette pek çok vatandaşımızın derdi yardım etmek iken, bazılarının yağmalama peşinde olduğu, bazı kurumların derdinin de reklam peşinde olması bizleri ziyadesiyle üzdü. Mesela, depremde Kızılay’a karşı yaşanan güvensizlik vatandaşın Kızılay’a kan bağışı yapmasını engelledi. Bu gün ülkemizde ki kan stoku belki de hiç olmadığı kadar düşük seviyelere indi.