Her seçimden sonra değerlendirmeler yapılır. O seçimin bir anatomisi çıkartılır. Biz de kendi açımızdan öyle yapacağız. Doğal olarak da hem parlamentoda çoğunluğu hem de Cumhurbaşkanlığı Hükümet Siste...
Her seçimden sonra değerlendirmeler yapılır. O seçimin bir anatomisi çıkartılır. Biz de kendi açımızdan öyle yapacağız. Doğal olarak da hem parlamentoda çoğunluğu hem de Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ni kazanan AK Parti, dolayısıyla da Cumhur İttifakı’ndan başlayacağız.
Türkiye’nin 13.Cumhurbaşkanı seçilen Sayın Recep Tayyip Erdoğan’nın siyaset arenasındaki tecrübesini bilmeyen ve takdir etmeyen yok. Erbakan ekolünden gelen Erdoğan, dağarcığında taşıdığı müktesebatı ve neredeyse 50 yılı bulan siyasi hayatı ile liderlik vasıflarını birleştirerek kazanan isim olmuştur. Tabi ki, 20 yıllık bir siyasi yapı olmasına rağmen AK Parti kadrolarının da Erdoğan’nın bu başarısına büyük katkı yaptıkları kaçınılmaz bir gerçek.
15 Temmuz Hain Kalkışması’nın ardından, MHP ile başlatılan birliktelik de AK Parti’yi iktidarda tutan en önemli faktör olmuştur. Lider Devlet Bahçeli’nin hiçbir makam ve mevkii ihtirasına kapılmadan Recep Tayyip Erdoğan’a verdiği tam destek, adeta sırat köprüsünden geçmekte olan Türk siyasetinde, bir kaza yaşanmasına engel olmuştur.
2023 seçimlerine giderken Cumhur İttifakı’nı kuran bu ikili, Erdoğan’ı daha baştan “aday” ilan ederek epeyce bir yol almış, bu da milletin hafızasında yer etmesini sağlamıştır. Son yerel seçimlerde İstanbul ve Ankara gibi hezimetleri yaşayan AK Parti, tüm bu olumsuzluklara rağmen işi bırakmayarak sıkı tutmuş, millete hizmet yolunda taviz vermeyerek kendine olan güveni sarsmamıştır.
Her ne kadar ekonomide zor günler yaşansa da, rahmetli Demirel’in deyimi ile, “Mutfaktaki yangın, iktidar devirir” sözü hayata geçmemiş, bu noktada başta muhalefet olmak üzere AK Parti’nin bu kez kesin gideceğine inananlar büyük yanılgıya düşmüştür. Et, süt, peynir tamam da, umutlarını soğana bağlayanlar, hayal kırıklığına uğramaktan kurtulamamıştır.
Kim ne derse desin, Recep Tayyip Erdoğan ve AK kadrolarının siyasi tecrübeleri ve 20 yılda hayata geçirdikleri projeler, Türk Milleti’nin gönlünde kabul görerek, o aradaki 2,5 milyonluk fark oluşmuştur. Bu zaferi, yurtdışı oylara veya Suriyelisinden Afganına ülkemize sığınan ve vatandaşlık kazanarak oy kullanan bir kesime mal etmek, Türk Milleti’nin oy kullanmaya haiz 50 kusur milyon ferdine hakarettir.
Gelelim Millet İttifakı’na. CHP ve İYİ Parti’nin başı çektiği ittifakın uzun süren aday arayışı ve 6’lı Masa’da yaşananlar, birer ibret vesikası olarak tarihe geçmiştir. Masaya 6 lider yetmemiş, masanın altına başkaları adeta saklanmış, o da yetmemiş, işleri güçleri başlarından aşkın İstanbul ve Ankara Büyükşehir belediye başkanları da kentlerini kaderlerine terk ederek siyasi arenada boy götermiş, siyasi ihtiraslarına gem vuramamıştır.
İttifakın adayı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu, yarışa geç başlamanın telaşı içerisinde siyasi kampanyaya başlamış, bu da ister istemez bazı yanlış ve aksaklıkların meydana gelmesine neden olmuştur. Kılıçdaroğlu, diğer 5 liderle ortak hareket etmenin zorluklarını göğüslemekle kalmamış, kendi partisinden de defans görmüştür. Muharrem İnce gibi bir figürün kazanılmak yerine safdışı edilmesi sol cenahta güven kaybına neden olmuştur.
Millet İttifakı’nın en büyük kaybı, bölücü terör örgütünün öyle veya böyle sürece dahil olması, eli kanlı elebaşılarının 6’lı Masa’ya destek açıklamaları, masanın ise buna ses çıkarmamasıdır. Şayet, oy hesabı yapılmayıp bu asker, polis, öğretmen ve korucu katillerine “Hadi ordan” denilebilseydi, ben inanıyorum ki, Türk Milleti’nin gönlü kazanılacak ve sonuç daha farklı olacaktı.
Atalarımız, “Dereyi görmeden paçayı sıvama” demiş. CHP’nin, “Kazanıyoruz, kazandık”, “13.Cumhurbaşkanımız Kemal Kılıçdaroğlu”, “Geliyor gelmekte olan” gibi sloganları “halkın iradesine ipotek koymak” anlamına gelir ki, sonuç ortadadır. Dilerim, tüm bu yaşananlardan bir 5 yıl sonrası için ders çıkarılır.