Yazar Kemal Yalçın, roman değinilerinde Arif Balkanay’ın Anka Kuşu Karcı Dağı Efsan...
Yazar Kemal Yalçın, roman değinilerinde Arif Balkanay’ın Anka Kuşu Karcı Dağı Efsanesi’ne yer verdi. Edebiyatis’ten çıkan romanı çok yönlü ele alan Yalçın, “Arif Balkanay romanında destan ve efsane anlatım biçimlerini başarıyla kullanmıştır” ifadesine yer verdi. Yalçın’ın kitap hakkında yazdığı ve şahsıma özel yolladığı yazıdan bir bölüm şöyle:Yazar Arif Balkanay, Anka Kuşu Efsanesini ve Anka Kuşu’nun Kaf Dağı’nın başında yaşadığı inancını genel olarak 20. yüzyıl Anadolu’su gerçeklerine, Türkiye Cumhuriyeti tarihine, özel olarak da 1980 dönemi Türkiye’sine, Denizli ili Manasır Köyü’nde yaşanmış olan hayata uyarlamıştır. Arif Balkanay bu çok zor işi zorlanmadan, Türkçe’nin ve Türk edebiyatının çok çeşitli anlatım biçimlerini, estetik kurallara, estetik roman ölçülerine uyarak başarmıştır.
Bana göre Arif Balkanay’ı önemli bir yazar yapan, Anka Kuşu Karcı Dağı Efsanesi’ni sıra dışı, önemli bir roman yapan onun bu başarısıdır.
Arif Balkanay, Türk romanının ve dünya klasik romanlarının özelliklerini, kurgularını incelemiş; öğrendiklerini, çıkardığı dersleri sentezleyerek, taklide düşmeden kendi roman dünyasına, kendi roman kurgusuna başarıyla uygulayabilmiştir.
Anka Kuşu Karcı Dağı Efsanesi 368 sayfa, 12 bölümdür. Bölüm başlıkları “Birinci Gün”, “İkinci Gün” olarak isimlendirilmiştir. Başlanılan her gün destanlarda, efsanelerde olduğu gibi okuyucunun dikkatini yoğunlaştırmak için özet olarak verilmiş, sonra yıl yıl, gün gün anlatılmıştır. Bölüm arasındaki olay bağlantıları, konuyu kucaklayan özel şiirlerle kurulmuştur.
Halk destanları sözlü anlatımlardı. Destancı köyden köye, obadan obaya dolaşır, destan dinlemeye gelen insanların durumuna, diline, geleneklerine göre anlatımlarında destanın özüne bağlı kalarak değişiklikler yapardı. Destancı dinleyicilerin dikkatini çekmek ve düşüncelerini daha iyi verebilmek için şiirler okur, yerine göre türküler de söylerdi.
Destancı, destanındaki düşünceleri en iyi ifade edebilmek, dinleyicilerin beyinlerinde kendi yaşadıklarıyla destancının anlattıklarını birleştirebilmek için somut hayattan örnekler de verirdi.
Arif Balkanay romanında destan ve efsane anlatım biçimlerini başarıyla kullanmıştır.
Küllerinden yeniden doğanlara…
Arif Balkanay, romanını “Binlerce yıldır zulmün ateşinde yananlara… Bir Anka Kuşu gibi küllerinden yeniden doğanlara…” adamıştır. Okuyucularını, aynen bir destancının dinleyenlerini uyardığı gibi, daha ilk cümlesinde bu romanın sonunun Anka Kuşu destanında olduğu gibi olumlu biteceğini, zorluklara hazır olmak gerektiğini söylemektedir. Bu ilk söz, bu ilk hatırlatma romanın sürükleyiciliğini artırmakta, her bölümden sonra nelerin olabileceğinin heyecanını uyandırmaktadır.
İlk cümleden son cümleye
Romanların, destanların, halk anlatılarının ilk cümlesi ile son cümlesi altın cümlelerdir. Yazar romanını kurgular, yazım planını yaparken ilk cümle ile son cümleye çok önem verir. Romanlar ilk cümle ile son cümle arasında gelişir, büyür, heyecanlanır, akar durulur.
Arif Balkanay’ın romanı “Hadi gel… Gerçekle düşün buluştuğu yere gidelim,” cümlesi ile başlıyor ve aynı cümle bitiyor. Bu iki altın cümle romanın felsefi temelini oluşturuyor. Efesli büyük filozof Heraklitos’un evrenin sürekli bir akış, sürekli bir oluş içinde bulunduğunu, evrenin önüne ön, sonuna son konulamayacağını 2500 yıl kadar önce söylemişti. “Akan bir nehirde, aynı yerden aynı suya iki sefer girilemez,” demişti.
Heraklitos, her sonun yeni bir başlangıç olduğunu, yeni başlangıcın yeni şartlara göre gerçekleşebileceğini söylemişti. Bu felsefi düşünce, bu hayatın temel ilkeleri zamanla Anadolu felsefesinin temelleri haline geldi. Bu ana düşünceyi kimi ozanlar türkülerinde, kimi destancılar destanlarında zamana ve mekâna uygun olarak anlattı, mücadele edenlere yol yordam gösterdiler. Hem de adını söylemeden, ders vermeden, sakin sakin, sindire sindire…
Arif Balkanay, romanında Heraklitos’un temel düşünceleriyle, Anka Kuşu destanındaki ana düşünceleri 20 yüzyıl Türkiye’sine uyarlıyor. Ayrıca Arif Balkanay yaşadığı toprağın binlerce yıllık derinlerinden gelen sesleri dinliyor, duyduklarını beyninde yorumluyor ve romanına düşüncelerini ustaca aktarıyor.
Dil ve üslup
Anka Kuşu Karcı Dağı Efsanesi’nde ele alınan konuyu, özü ifade etmek için çok akıcı, çok işlek, barışçı, şiirsel bir dil ve üslup kullanılmıştır. İnsan ve doğa tasvirleri, genelden özele, özelden genele, yerelden evrensele gidip gelmektedir.
Anlatım üslubu okuyucuyu sürüklemekte, zevk vermektedir. Yazar Türkçe’nin işlek anlatım dilini ustaca kullanıyor. Genellikle kurallı cümle kullanıyor, cümlelerde harf melodilerine, düz yazı kafiyelerine sık sık yer veriyor. Bu anlamda Arif Balkanay’ın dili şiirsel bir dildir. İkilemeler, yinelemeler dile güzellik veriyor.
Yazar öfkesini frenliyor, kimseye kin nefret duymuyor. Kendi karşıtlarını aşağılamıyor. Kaleminden kin, nefret, aşağılama akmıyor. Bu barışçı dil romanın destansı anlatımını güçlendiriyor.
İyi bir roman yazarı kendine özgü bir roman dünyası yaratır. Roman dünyasının inandırıcılığı, zaman ile mekân arasındaki ilişkinin sağlamlığına bağlıdır. Zaman – mekân ilişkisi yazarın tarih bilgisine, dünya görüşüne dayanır.
Zaman – mekân ilişkisinin sağlamlığı, roman kurgusunun gerçekçiliği, olayların çok yönlü ele alınışı yazarın gücünü gösterir.
Anka Kuşu Karcı Dağı Efsanesi’nde zaman – mekân ilişkisi gerçekçi, inandırıcı, sağlamdır. Bu romanda ODTÜ anlatılırken birçok öğrenci kendi hayatının anlatıldığını hissedecektir. Karcı Dağı, Karcı Dağı eteklerindeki Manasır köyü anlatılırken birçok Manasırlı kendini romanda hissedecektir. Romanda anlatılan coğrafi yerler, dağlar, güneşin doğuşu, Karcı Dağı’nın vadileri, Honaz Dağı’nın görkemli görünüşü, ODTÜ’nün binaları, Ankara’nın semtleri, sokakları en küçük bir yanılma olmadan anlatılmıştır.
Ege’de Karcı Dağı eteklerinde küçük bir köy olan Manasır, 1980 Türkiye’sinin toplumsal hücresi gibidir. İyi ile kötünün, varlık ile yokluğun, dün ile bugünün, bugün ile yarınların somutlandığı bir yerdir. Bu köyde o dönemlerin mücadele biçimleri vardır. Umut ile umutsuzluk hep mücadele içindedir. Sonunda umut kazanmıştır. Ölümlerden hayat, küllerden gelecek doğmuştur. Aynen Anka Kuşu’nun küllerinden yeniden doğduğu, aynen Heraklitos’un hayat sürekli bir oluş içindedir, her son yeni bir başlangıçtır dediği gibi…
Anka Kuşu Karcı Dağı Efsanesi’ni okuyan insanlar kendilerinden bir iz bulacaklardır. Anka Kuşu Karcı Dağı Efsanesi sadece Denizli’nin romanı değil, Türkiye’nin romanıdır.
Arif Balkanay, Anka Kuşu Karcı Dağı Efsanesi’nde evrensel bir konuyu ele almış, yerelden evrensele ulaşmıştır.
Anka Kuşu Karcı Dağı Efsanesi 2021 Türkiye’sinde okunması gereken umudun, ilerlemenin, kendine güvenin romanıdır.