Son yıllarda yaşanan küresel ekonomik krizler, artan enflasyon oranları ve döviz kurlarındaki dalgalanmalar Türkiye’de hane halkı gelirlerini önemli ölçüde etkiledi. Özellikle sabit gelirli çalışanlar, emekliler ve düşük gelir grubundaki bireyler bu süreçten daha fazla zarar gördü. Artan yaşam maliyetleri karşısında birçok aile temel ihtiyaçlarını dahi karşılamakta zorlanırken, gelir dağılımındaki sapma da oldukça dikkat çekici bir boyuta ulaştı.

Türkiye İstatistik Kurumu tarafından yayımlanan ve 2023 yılı verilerini içeren “Yoksulluk ve Yaşam Koşulları İstatistikleri, 2024” raporuna göre, gelir grupları arasındaki derin uçurum, ekonomik adaletsizliğin en somut göstergelerinden biri olarak karşımıza çıkıyor. Eşdeğer hane halkı kullanılabilir fert medyan gelirinin yüzde 40'ı dikkate alınarak belirlenen yoksulluk sınırına göre, yoksulluk oranı bir önceki yıla göre 0,1 puanlık azalış ile yüzde 6,9; yüzde 50'si dikkate alınarak belirlenen yoksulluk sınırına göre, 0,1 puan artarak yüzde 13,6; yüzde 60'ı dikkate alınarak belirlenen yoksulluk sınırına göre hesaplanan yoksulluk oranı 0,1 puan azalarak yüzde 21,2; yüzde 70'i dikkate alınarak belirlenen yoksulluk sınırına göre hesaplanan yoksulluk oranı ise bir önceki yıla göre 0,1 puanlık azalış ile yüzde 28,9 olarak gerçekleşti.

Yoksulluk oranlarının kırsal bölgelerde daha belirgin olduğu ve bu bölgelerdeki ekonomik ve sosyal kalkınmanın yetersiz kaldığı görülüyor. Çocuk yoksulluğu ise özellikle eğitim ve sağlık hizmetlerine erişimde yaşanan sorunlar ve eksikliklerle birleştiğinde, toplumsal kalkınmanın önündeki en büyük engellerden biri haline geliyor. Çocukların yeterli beslenme ve eğitim olanaklarına sahip olamaması, sadece bireysel değil, toplumsal düzeyde de kalıcı sorunlara yol açıyor. Bu durum, yoksulluğun kuşaklar boyunca devam etmesine ve aynı zamanda sosyal hareketliliğin kısıtlanmasına neden oluyor. Türkiye’de bir okul bitirmeyenlerin yüzde 24,7'si, lise altı eğitimlilerin yüzde13,6'sı, lise ve dengi okul mezunlarının yüzde 7,4'ü yoksul olarak hesaplanırken yükseköğretim mezunları ise yüzde 2,7 oran ile en düşük grup oldu.

Barınma, sağlık, eğitim ve beslenme gibi temel yaşam standartlarının yeterli düzeyde sağlanamaması, vatandaşların yaşam kalitesini ciddi anlamda düşürmeye devam etti. Özellikle son yıllarda artan enflasyon, maliyetlerin yükselmesine ve temel ihtiyaçların karşılanmasında önemli zorluklara sebep oluyor. Kiraların ve gıda fiyatlarının hızlı artışı, barınma ve sağlıklı beslenme gibi en temel hakların dahi büyük bir kesim için ulaşılmaz hale gelmesine yol açıyor. Eğitim ve sağlık hizmetlerine erişimde yaşanan mali ve fiziksel engeller, bu alanlardaki kalite ve kapsayıcılık sorunlarını da beraberinde getiriyor. Ayrıca, sosyal yardım mekanizmalarının etkinliği ve kapsayıcılığı konusunda yaşanan eksiklikler, yoksullukla mücadelede istenilen sonuçların alınamamasına neden oluyor. Sosyal desteklerin ihtiyaç sahiplerine zamanında ve etkili bir şekilde ulaştırılamaması, sorunların derinleşmesine de zemin hazırlıyor. Tüm bu etkenlerin yanı sıra son yıllarda yaşanan göçmen sorunu da devlet kaynaklarının yeteri kadar adil kullanılamamasına neden oluyor.

Türkiye’de gelir düzeyini ve toplumsal refahı artırmak için kapsamlı ve sürdürülebilir ekonomik politikaların en kısa zamanda yürürlüğe girmesine ihtiyaç duyuluyor. Öncelikle, adil bir vergi sisteminin hayata geçirilmesi ve gelir dağılımındaki adaletsizliğin azaltılması gerekiyor. Eğitim politikalarının güçlendirilmesi ve nitelikli iş gücünün yetiştirilmesi, genç işsizlik oranlarının azaltılmasında kritik bir rol oynuyor. Özellikle gençlerin mesleki eğitim olanaklarına erişimi ve teknoloji odaklı beceriler kazanması, uzun vadede ekonomik kalkınmaya önemli katkılar sağlayacaktır. Sosyal yardım programlarının etkinliği ve şeffaflığı da toplumun refah düzeyinin artırılmasında hayati önem taşıyor. Yardımların gerçekten ihtiyaç sahiplerine ulaşması ve bu süreçlerin denetlenebilir olması, sosyal adaletin sağlanmasında ve halkın güveninin kazanılmasında temel bir unsurdur. Ayrıca, finansal okuryazarlığın artırılması ve bireylerin tasarruf bilincinin geliştirilmesi, ekonomik refahın sürdürülebilirliği açısından büyük bir öneme sahiptir.

Sonuç olarak, Türkiye'de yoksulluğun azaltılması ve toplumsal refah düzeyinin artırılması, ekonomik istikrarı sağlayacak, sosyal yardım mekanizmalarını iyileştirecek ve eğitim sistemini güçlendirecek somut adımların atılmasına bağlıdır. Ekonomik politikaların sürdürülebilir ve kapsayıcı bir yaklaşımla oluşturulması, sosyal yardımların etkin bir şekilde dağıtılması ve eğitim sisteminin güçlendirilmesi, daha adil ve refah seviyesi yüksek bir toplum inşa etmenin temel taşlarıdır. Bu doğrultuda, çözüm odaklı yaklaşımlar ve sürdürülebilir politikalarla hareket edilmesi, Türkiye'nin ekonomik ve sosyal kalkınmasında kritik bir rol oynayacaktır.

Ekonomik Veri Takvimi

06 Ocak 2025, Pazartesi Japonya Hizmet/Bileşik PMI
06 Ocak 2025, Pazartesi Çin Hizmet/Bileşik PMI
06 Ocak 2025, Pazartesi Almanya TÜFE (Aylık-Yıllık)
06 Ocak 2025, Pazartesi Almanya Hizmet/Bileşik PMI
06 Ocak 2025, Pazartesi Euro Bölgesi Hizmet/Bileşik PMI
06 Ocak 2025, Pazartesi ABD Hizmet/Bileşik PMI
07 Ocak 2025, Salı Euro Bölgesi İşsizlik Oranı
07 Ocak 2025, Salı ABD Dış Ticaret Dengesi
08 Ocak 2025, Çarşamba Almanya Perakende Satışlar
08 Ocak 2025, Çarşamba Euro Bölgesi ÜFE (Aylık-Yıllık)
09 Ocak 2025, Perşembe Çin TÜFE (Aylık-Yıllık)
09 Ocak 2025, Perşembe Almanya Sanayi Üretimi
09 Ocak 2025, Perşembe Almanya Dış Ticaret Dengesi
09 Ocak 2025, Perşembe Euro Bölgesi Perakende Satışlar
09 Ocak 2025, Perşembe OECD TÜFE (Yıllık)
10 Ocak 2025, Cuma Türkiye İşsizlik Oranı (Aylık-Yıllık)
10 Ocak 2025, Cuma Türkiye Sanayi Üretimi (Aylık-Yıllık)
10 Ocak 2025, Cuma ABD İşsizlik Oranı
10 Ocak 2025, Cuma Almanya Cari İşlemler Dengesi

Ekonomi ve Finans Sözlüğü

Doğrudan yabancı yatırım: Yatırımcının yerleşiği olduğu ekonomi dışındaki bir ekonomide bir işletmenin yönetimini kontrol ettiği veya yönetiminde söz sahibi olduğu uzun vadeli bir yatırım şeklidir. Doğrudan yabancı yatırımda, yatırımcının işletmenin sermayesinde yüzde 10 veya daha fazla paya sahip olması veya yönetimde söz sahibi olması esastır(TCMB).

Satınalma gücü paritesi: Belirli bir sepetteki ticarete konu olan benzer mal ve hizmetlerin farklı ülkelerdeki fiyatlarını birbirine eşitleyen döviz kurudur (TCMB).