2024 yılı sona ererken yaşadığımız bir yıllık süre, Türkiye ekonomisinde zorluklarla dolu bir dönem olarak kayıtlara geçiyor. Küresel ekonomideki belirsizliklerin, jeopolitik risklerin ve merkez bankalarının para politikası kararlarının etkileri tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’nin ekonomik gündeminde de kendini hissettirdi. Dezenflasyon hedefi doğrultusunda Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın (TCMB) 2024 yılı boyunca sürdürdüğü sıkı para politikası, enflasyonla mücadelede kritik bir rol oynarken, bu durum reel sektörü ve finans piyasalarını da yakından etkiledi.
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, 2024 yılı ocak ayında 250 ve mart ayında 500 baz puanlık faiz artırımı gerçekleştirdi ve yüksek enflasyonu dizginlemek amacıyla politika faizini yüzde 50 oranında tutmaya devam etti. Faiz oranlarındaki bu sürdürülebilir yüksek seyir, kredi maliyetlerini artırırken yatırım ve tüketim kararları üzerinde ciddi bir baskı oluşturdu. Özellikle KOBİ'ler ve sanayi sektörü, finansmana erişimde giderek artan zorluklarla karşılaştı. Yüksek faiz politikaları, Türk Lirası mevduatlara ilgiyi artırırken, ilave makro ihtiyati tedbirlerin de etkisiyle özellikle Türk Lirası cinsinden ticari kredi kullanımlarında belirgin bir daralma yaşandı. Finans sektörü, sıkı para politikasının etkisiyle riskli kredileri azaltma yoluna giderken, temerrüt riskine karşı daha muhafazakâr ve seçici bir kredi tahsis politikası benimsedi. Ancak bu durum, reel sektörde ciddi bir nakit akışı bozulmasına ve işletmelerin döngüsel finansman ihtiyaçlarını karşılamada güçlük çekmesine neden oldu. Şirketlerin ticari faaliyetlerini sürdürme kapasitesi zayıflarken, tahsilat sürelerinin uzaması ve artan maliyetler birçok işletmenin finansal kırılganlığını artırdı. Bu kırılgan yapı, ticari hayatta karşılıksız çek sayısında ve tutarında dikkat çekici bir artışa yol açarken 2024 yılı ocak-kasım döneminde 2023 yılının aynı dönemine göre yüzde 203 artış ile toplam 154 MilyarTL tutarındaki çeke karşılıksız işlemi yapıldı. Bu durum ayrıca konkordato başvurularında da belirgin bir yükselişi beraberinde getirdi.
2024 yılının ilk yarısında dış ticaret açığında bir miktar daralma gözlemlenirken, ithalatın kontrol altına alınması için çeşitli tedbirler alındı. Ancak, enerji ithalatı ve yüksek kümülatif maliyetler dış ticaret dengesini olumsuz yönde etkilemeye devam etti. Her ne kadar dış ticaret açığı 2023 yılına göre düşüş göstererek 65 milyar 853 milyon dolara gerilese de ihracatın artması kaynaklı değil, ithalatın azalması kaynaklı oldu. Dolar/Türk Lirası kuru 2024 yılı yolculuğuna 29,49’dan başlarken Avro 32,63 ile dolar karşısında bugün bulunduğu konumdan çok daha güçlüydü. Döviz kurlarındaki artış ise geçtiğimiz yıllara göre oldukça sınırlı kaldı. Dolar yıl boyu yaklaşık yüzde 20 değerlenirken Avro yüzde 13’lük artış gösterdi. Döviz kurlarındaki bu trend ihracatçıların yurt dışı piyasalarda kan kaybetmesine sebep oldu. İhracatçı firmalar, rekabet gücünü korumak için üretim maliyetlerini düşürmeye yönelik yeni stratejiler geliştirmeye odaklandı. Ancak, küresel talepteki daralma da eklenince ihracat gelirleri sınırlı kaldı.
2024'te sanayi üretiminde de işler yolunda değildi. Yüksek finansman maliyetleri, azalan iç talep ve ihracat pazarlarındaki daralmalar sanayi üretimini baskılayan temel faktörler arasında yer aldı. Sanayiciler, üretim kapasitesini sürdürebilmek için finansmana erişimde ciddi zorluklarla karşılaştı. Bazı sanayi kolları, dijital dönüşüm ve yeşil enerji projeleriyle maliyetleri düşürme yoluna giderken, bazıları ise yatırım kararlarını ertelemek zorunda kaldı. Enflasyon, yılın ilk çeyreğinde zirve seviyelere ulaşsa da ikinci yarıda görece bir stabilizasyon görüldü. Ancak, gıda, enerji ve barınma gibi temel harcama kalemlerindeki fiyat artışları, vatandaşın alım gücünü ciddi anlamda etkiledi. Hane halkının tüketim alışkanlıkları, yüksek fiyatlar ve azalan alım gücü nedeniyle köklü bir dönüşüm geçirdi. Tüketiciler, temel ihtiyaçlarına odaklanırken, dayanıklı tüketim mallarına olan talep azaldı. Hizmet enflasyonunun kalıcı hale gelmesi ve tüketici güveninin sağlanamaması dezenflasyon sürecine yönelik beklentilerin sürekli ertelenmesine sebep oldu.
2024 yılı, Türkiye ekonomisi için para politikası, maliye politikaları ve yapısal reformlar arasındaki uyumun kritik önemini bir kez daha gösterdi. Yüksek faiz oranları, finansmana erişim sorunları ve nakit akışı bozulmaları reel sektörü ve hane halkını zorladı. Sıkı para politikaları kısa vadede enflasyonla mücadelede etkili olsa da, reel sektör üzerindeki maliyet baskısı ve kredi daralması ekonomik büyümeyi sınırladı. Ekonominin sürdürülebilir büyümeye geçişi, finansal istikrarın korunması ve enflasyonla etkin mücadele, 2025 yılında ekonomi yöneticilerinin ana odak noktaları olacak. Yatırım ortamının iyileştirilmesi, finansmana erişim kolaylığının sağlanması ve yapısal reformların süratle hayata geçirilmesi, Türkiye ekonomisinin geleceği için kritik unsurlar olmaya devam edecek.
Ekonomik Veri Takvimi
30Aralık 2024, Pazartesi Japonya İmalat Sektörü PMI
31 Aralık 2024, Salı Çin İmalat Sektörü PMI
31 Aralık 2024, Salı Türkiye Dış Ticaret Dengesi
02 Ocak 2025, Perşembe Türkiye İmalat Sektörü PMI
02 Ocak 2025, Perşembe Almanya İmalat Sektörü PMI
02 Ocak 2025, Perşembe Euro Bölgesi İmalat Sektörü PMI
02 Ocak 2025, Perşembe İngiltere İmalat Sektörü PMI
02 Ocak 2025, Perşembe ABD İşsizlik Başvuruları
02 Ocak 2025, Perşembe ABD İmalat Sektörü PMI
03 Ocak 2025, Cuma Türkiye TÜFE (Aylık-Yıllık)
03 Ocak 2025, Cuma Türkiye Yurt İçi ÜFE (Aylık-Yıllık
03 Ocak 2025, Cuma Almanya İşsizlik Oranı
Ekonomi ve Finans Sözlüğü
Kaldıraç Oranı:Borcun öz sermayeye veya toplam sermayeye oranıdır. Kaldıraç oranları, işletmenin kaynak yapısını gösterir ve işletmenin varlıklarının hangi kaynaklarla ne oranda finanse edildiğinin görülmesini sağlar (TCMB).
Risk-Getiri:Herhangi bir varlık veya kıymete yapılan yatırımdan elde edilmesi beklenen getiri ile ilgili varlık veya kıymete yapılan yatırımla üstlenilen risk arasındaki ilişkiyi ifade etmektedir(TCMB).