Okyanuslar, sanayi devriminden beri insan etkisiyle oluşan CO2 emisyonlarının yaklaşık üçte birini emmiştir. Böylece dünya iklimi için okyanuslar bir regülatör görevi görmektedir, çünkü CO2’in atmosferden emilimi, atmosferdeki konsantrasyonunu azaltarak küresel ısınmanın etkisini hafifletmektedir

Deniz çayırları, iklim değişikliği, Posidonia oceanica okyanuslar, dünyadaki yaşamın başlangıcından beri gezegenin iklimi ve ekolojisi üzerinde önemli rol oynamaktadır. Aynı zamanda atmosferden hem ısıyı hem de karbonu emerek, küresel ısınmanın çevresel etkilerini azaltmada etkin rolleri bulunmaktadır. Dünya yüzeyinin üçte ikisinden fazlasını kaplayan okyanuslar, yüzeye ulaşan güneş enerjisini ısı şeklinde depolar, dağıtır ve yavaşça atmosfere geri verir. Bu depolama ve sirkülasyon süreçleri, sıcaklıktaki ani değişiklikleri önleyerek, kıyısal bölgenin havasını ılıman ve dünyanın bazı yüksek bölgelerini yaşanabilir hale getirir.
 Bununla birlikte, sirkülasyon, iklim değişikliğinin ortaya çıkmasıyla istenmeyen sonuçlara yol açabilir. ısınma ile okyanus suyu, atmosferde bulunan aşırı ısının büyük bir kısmınıemerek yüzey suyu (sıcaklıklarında ölçülebilir bir artışa neden olur.

Su ısındıkça genleşerek okyanus seviyesinde artışlara neden olur. Zamanla, bu ısı daha derinlere inerek, genleşmeyi artıracak ve deniz seviyesinde çeşitli değişiklikleri tetikleyecektir. Diğer yandan dünyada bulunan kıtasal buz tabakalarının erimesiyle deniz seviyelerindeki artışla beraber tuzluluk değişimleri de görülecektir. 

AKINTI SİSTEMİ

Bu etkiler okyanus akıntı sisteminde değişikliklere sıcaklık yükseldikçe buharlaşma artacağı için kasırga, tayfun gibi aşırı hava olaylarının gücü ve sıklığı artacaktır. Deniz yüzeyindeki yarım santigrat derecelik yükselme, kasırgaların enerjisinde yüzde 40 artışa neden olmuştur.
Bununla birlikte daha sıcak ve düşük  üst katmanlara ulaşmasını etkileyecek, bu durum ise birincil üretimi tuzluluktaki yüzey suları, okyanuslardaki tabakalaşmayı sınırlayarak derinlerden gelen verimli suların düşürecektir. Böylece besin zincirinde oluşacak bozulmalardan deniz ekosistemi ve balıkçılık olumsuz bir şekilde etkilenecektir. Isınma nedeniyle türlerin coğrafi olarak yaşam alanlarında değişimler olacaktır. Okyanuslar, sanayi devriminden beri insan etkisiyle oluşan CO2 emisyonlarının yaklaşık üçte birini emmiştir. Böylece dünya iklimi için okyanuslar bir regülatör görevi görmektedir, çünkü CO2’in atmosferden emilimi, atmosferdeki konsantrasyonunu azaltarak küresel ısınmanın etkisini hafifletmektedir. Ancak, deniz suyundaki çözünmüş CO2, okyanusların pH seviyesini düşürerek asitleşmeye neden olmaktadır.Deniz suyundaki pH seviyeleri son 25 yılda yüksek oranlarda azalmıştır ve CO2 artmaya devam ettikçe, bu yüzyılın sonunda daha da azalacaktır. Atmosferdeki karbondioksit artmaya devam ettikçe de okyanusların iklim regülatörü görevini sürdürebilmesi gittikçe zorlaşacaktır. İklim değişikliğinin ekosistemler, toplumlar ve ekonomileri etkileyerek balıkçılık ve su ürünleri yetiştiriciliği sektöründekiler de dahil olmak üzere tüm geçim kaynakları ve gıda kaynakları üzerindeki baskıyı artıracağı tahmin edilmektedir. İklim değişikliği, gıda güvenliğinin dört boyutunu bulunabilirlik, istikrar, erişim ve kullanım) etkileyecektir. Kaynaklar daha fazla baskı altına girdikçe gıda kalitesinin korunması daha önemli bir role sahip olacak örneğin balık kaynaklarına erişilebilirlik ve erişim giderek daha kritik bir kalkınma sorunu haline gelecektir. Deniz çayırları, dünya çapında ılıman ve tropikal kıyı şeridi boyunca ışığın yeterli olduğu bölgelerde (fotik zon) geniş alanları kaplayan ekosistem mühendisleridir.Deniz çayırlarının dünyada kapladığı alanın 0,12 milyon kilometrekare ile 0,6 milyon kilometrekare arasında olduğu tahmin edilmektedir. Deniz çiçekli bitkileri (fanerogam) deniz yosunlarına oranla çok az türü içermekle birlikte, biyokütle yönünden Akdeniz ekosisteminde ön sıralarda yer alırlar. Küresel ölçekte deniz çayırlarının da diğer önemli habitatlar olan mercan resifleri, yağmur ormanları ve mangrovlar gibi yüksek oranlarda azalma eğiliminde olduklarına dair kanıtlar vardır.

ÇAYIRLARIN DAĞILIMI

Çayırların dağılımındaki azalma bazı bölgelerde çok belirgin olmasa da bazı lokal alanlarda dikkat çekici boyutlara ulaşmaktadır. Bunun sebepleri doğal ve insan kaynaklı etkilere bağlıdır. Özellikle insan baskısının yüksek ve su sirkülasyonunun sınırlı olduğu kapalı koy, lagün gibi ortamlarda ötrofikasyon, antropojenik etkiler gibi baskılara ek olarak iklim değişikliği gibi etkenlerle birlikte bir sinerji oluşturarak deniz çayırı kayıplarını hızlanabilir.
Akdeniz kıyısındaki insan etkisi özellikle 20. yüzyıldan sonra hızla artmaktadır. Son yıllarda yukarıda bahsedilen etkiler giderek artan ivmeyle Akdeniz kıyılarının bozulmasına neden olmuştur. Akdeniz’de dağılım gösteren 5 tür deniz çayırı bulunmaktadır. Bunlar; Posidonia oceanica, Cymodocea nodosa (Ucria) Ascherson, Zostera noltii Hornemann, Zostera marina Linnaeus ve Halophila stipulacea (Forskal) Ascherson . Bu türlerden P. oceanica Akdeniz için endemik tür olurken diğerleri dünyadaki sıcak denizlerde dağılım göstermektedirler. H. stipulacea türü deniz çayırı ise Akdeniz’e Süveyş Kanalı yoluyla giriş yapmış lesepisyen deniz çayırı türüdür. Posidonia oceanica (Linnaeus) Delile Bir Akdeniz endemiği olan Posidonia oceanica (Linnaeus) Delile Akdeniz kıyılarında sığ sulardan başlayarak 40 metre derinliğe kadar yayılış göstermektedir.
Poceanica çayırları sahip oldukları mat ve kök sistemi sayesinde Akdeniz’deki deniz çayırları içerisinde biyoçeşitlilik yönünden en zengin habitatları oluşturmaktadır. Akdeniz’de farklı alanlarda yapılan çalışmalarda Poceanica matlarının 6 metre kalınlığa ulaştığı görülmüştür.Bunu takiben C. nodosa ve Zostera spp. çayırları gelmektedir. Lesepsiyen deniz çayırı türü olan H. stipulacea ise bunlar içinde en düşük biyoçeşitlilik seviyesine sahip olan türdür.
cylindracea (Sonder) Verlaque türlerinin deniz çayırları üzerinde; yaprak yoğunluğunda azalma, eşeyli üreme için daha fazla enerji harcama, strese karşı oluşturulan fenolik bileşiklerde artış, sediment kalitesinde bozulma gibi negatif etkileri tespit edilmiştir.
Bununla birlikte bu Caulerpa türlerinin sağlıklı bir Poceanica çayırını yok etme kapasitesi kısa dönemde tespit edilmemiş olsa bile, stresli ve bozulmuş çayırlar, bu istilacı türlerin gelişimi için çok elverişli ortamlar oluşturmaktadır ve bu durum deniz çayırlarının gerilemesini daha da kötüleştirebilir.
 Poceanica gibi büyük boyutlu deniz çayırı türlerinin ortamdan yok olması sonucu, daha küçük türlerin dominant hale gelmesiyle (C. nodosa ve H. stipulace gibi) kıyısal yapı erozyona karsı hassas hale gelmektedir.
Poceanica üzerine yapılmış bir çalışmada kötü senaryoya göre 21. yüzyıl ortalarında P. oceanica çayırlarının yüzde 75 kadarı, 2100 yılında ise tamamı kaybolma tehdidi altındadır.
Bunun yanında Akdeniz’ de bulunan en yoğun ikinci deniz çayırı türü C. nodosa’nın ise yaklaşık yüzde 45’ini kaybetme ihtimali bulunmaktadır. Bütün bu nedenlerle denizel ortamda çok önemli işlevleri olan deniz çiçekli bitkisi  Poceanica’nın hassasiyetle korunması gerekmektedir.

LİSTEYE ALINDI

Günümüzde Fransa, İtalya, İspanya gibi birçok Avrupa ülkesinde bu tür özel koruma alanlarında nesli korunması gereken türler listesine alınmıştır. P. oceanica, Avrupa Birliği Su Çerçeve Direktifi(WFD 2000/60 / EC) ve Deniz Stratejisi Çerçeve Direktifi (MSFD 2008/56/EC) bağlamında çevrenin kalitesini yansıtan biyolojik gösterge olarak benimsenmiştir. (Malea ve diğ. 2019; Catucci ve Scardi 2020). Global çevre sorunlarının deniz çayırları ile ilişkisi Deniz çayırı habitatları dünya çapında büyük önem taşımaktadır. Bu türlerden biri olan Poceanica, Akdeniz ekosisteminde anahtar tür olarak önemli fonksiyonlara sahiptir (örn. Karbon tutma, sediman tutma ve stabilizasyon, sahillerin erozyona karşı korunması, beslenme ve biyoçeşitlilik gibi). Dünyada süregelen iklim değişikliğinden deniz çayırları da etkilenecektir. İklim değişimi deniz çayırları üzerinde yüzey suyu sıcaklıklarındaki artış, deniz suyu seviyesi değişimleri, fırtına şiddet ve sıklıklarında artış periyodu gibi tehditler oluşturmaktadır.. Deniz suyu sıcaklıkları deniz çayırlarının dağılımında belirleyici faktörlerdendir.Akdeniz’in en güneydoğusunda Poceanica'nın bulunmayışı, yazın aşırı yüksek deniz suyu sıcaklıkları ile doğrudan ilişkili görünmektedir. Yapılan çalışmalarda deniz çayırları türleri arasında organik karbon tutma kapasiteleri hakkında çok farklı değerler bulunmaktadır. Bu nedenle bu durumun daha iyi anlaşılabilmesi için detaylı çalışmalara ihtiyaç vardı.Bu bitkilerin popülasyonundaki düşüşler ile karbon depolama miktarı azalacağı gibi depolanmış olan karbon da tekrar sisteme geri verilecektir. Çayırların kaybı, hızlı bir erozyon ve karbonun çözünerek sisteme tekrar dönmesi iklim değişiminin hızlanmasına neden olabilecek bir durum oluşturur...Bu duruma bağlı olarak en önemli küresel çevre sorunlarından biri olan denizlerin asitleşmesi de ışık rekabetçisi olan ve bitkilerin üzerinde yaşayan epifitik organizmaların miktarında artışa sebep olmakta ve konak canlının fotosentez kabiliyetini kısıtlamakta ayrıca yapraklara kütlesel ağırlık kazandırarak bitkilerin akıntılara karşı dayanıklılığını azaltmaktadır. İçinde bulunduğumuz yüzyılın sonlarında deniz sularındaki pH seviyesinin yüzde 6 düşeceği öngörülmektedir (Fabry ve diğ. 2008). Tüm bu çalışmaların sonuçlarına bakıldığında neredeyse dünyanın her yerinde deniz çayırları da diğer habitatlar gibi iklim değişikliği ve diğer global çevre sorunlarından ö çayırlarında meydana gelen ciddi regresyon, deniz çayırlarının ekosisteme verdiğinemli ölçüde etkilenmektedirler. Asidifikasyonun yanında diğer bir global çevre sorunu da deniz sularında meydana gelen yükselmedir. 20. yüzyılın sonlarından bu yana deniz seviyesinde gözlemlenen artış, P. oceanica çayırlarının derin sınırında kaydedilen bazı yakın tarihli gerilemeleri de açıklayabilir. Deniz seviyesindeki birkaç santimetrelik bir yükselme ile oluşacak ışık değişimi derin sınırda birkaç metreye varan doğrusal bir gerilemeye neden olabilir. Deniz seviyesindeki yükselme muhtemelen devam edecek ve hızlanacaktır.