Sükunet, kelime olarak sakinlik, dinginlik, hareketsizlik anlamına gelmektedir.  Bu, insanı çoğu zaman başına gelecek felaketlerden korur. Başımıza gelen bir olay karşısında sakinliğimizi korumak, bizi daha sağduyulu yapar ve akıllı kararlar vermemize yardımcı olur. Fakat ben, bugün sükunetin dinginlik ve hareketsizlik kısmını değil, “söz gümüşse sükut altındır” atasözünde ifade edildiği gibi, sessizlik kısmını ele almak ve ona vurgu yapmak istiyorum. 

Sessizlik, kendi içinde pek çok anlamlar taşır. Her şeyden önce sessizlik, pek çok konuda kendi içinde gür bir ses barındırır. Çok seviyesiz bir kavga ortamı düşünün. O tarz ortamlarda seviyeyi korumak adına bürünülen sessizlik, aslında verilebilecek en asil cevaptır ve ben senin seviyene düşmüyorum anlamındadır. 
Kendini bilen insanlar, karakter olarak seviyelerinin çok altında bulunan ortamlarda, yalana, kalp kıran bir olaya şahit oldukları zaman, karşı tarafa saygılarını yitirdikleri zaman susarlar. Çünkü ne söylenirse söylensin, herhangi bir tartışmaya girildiği zaman bir anlamı olmayacaktır. 

Duygu dili olarak karşınızdaki insanla aynı dili konuşmadığınız zaman, anlaşmanız da pek mümkün değildir. Zira, frekanslar farklıdır, hayata aynı pencereden bakmıyorsunuzdur. Bu tarz durumlarda yapılabilecek en doğru hareket, kimseyi incitmemek adına sükunetin asaletinden yararlanmaktır. 
Yeri gelince susulur, yeri gelince konuşulur. Bunun ölçüsünü kişi, ortamına göre ayarlamalıdır.

Eğer kendinizi ait hissetmediğiniz bir ortam mevcutsa, değerli hissetmiyorsanız, söyledikleriniz karşı tarafa etki etmiyorsa, karşı tarafından bir kulağından girip diğer kulağından çıkıyorsa ya da duvara çarpar gibi çarpıp size geri dönüyorsa, o tarz ortamlardan benim fikrime göre yapılacak en iyi davranış sessizliğe bürünmektir. Burada sessizlik, orada söylenenleri kabul etmek değildir. 

Aslında söyleyeceğim çok şey var ama ben sana cevap bile vermeye değer görmüyorum demektir. Karşınızdaki insan bunun anlamını idrak edecek seviyedeyse, zaten kendisine çeki-düzen verecektir. İdrak edecek seviyede değilse zaten cevap verip kendinizi yormaya gerek yoktur. En azından bu benim şahsi fikrim. 
Gereğinden fazla yapılan her şey insana zarar verir. Üzerine vazife olmayan işlere karışan insanlar bunun olumsuz neticesiyle er ya da geç yüzleşir. Haddinden fazla kurulan cümle, insanın saygınlığını yitirmesine sebep olur. Kalp kırar, huzur bozar, can sıkar. O yüzden atalarımız “söz gümüşse sükut altındır” diyerek bunun önemini ortaya koymuşlardır. 

Kısacası yeri geldiği zaman bürünülen sessizlik, aslında en iyi, en kısa, en asil, en öz cevaptır ve bazen, yapılabilecek hareketler içinde en yerinde olanıdır. Unutmayın ki, karakter sahibi insanlar, karşı tarafa hakaret etmeden de sahip oldukları sessizlikle onlara kendisini kötü hissettirebilir ve kendilerini toparlamasına yardımcı olabilirler. 

Sükunet sakinliktir, sakinlik, sağduyuyu beraberinde getirir. Sağduyu, yerinde ve mantıklı kararlar vermemizi sağlar. En doğru tepkileri veren insanlar sükunetin asaletinden yararlananlardır.