Hepimizin hayatı sorguladığı zamanlar olmuştur. Ben kimim? Neredeyim? Hayatımı neye, nasıl ve kime göre yaşıyorum? Aldığımız cevaplar bizi bazen tatmin eder, bazen etmez. Fakat her koşulda öğrendiğimiz bir gerçek vardır. O da hayatın bize bazı durumları sert yüzüyle gösterdiği, bazı durumları da yumuşak yüzüyle gösterdiğidir. 

Yani hayat inişli çıkışlı bir kalp grafiği gibidir ve edindiğimiz her bilgi, öğrendiğimiz her şey bir tecrübedir. Önemli olan, bu tecrübeleri edinirken akıldaki soru işaretlerini yavaş yavaş da olsa aydınlatarak bu yolda yürümektir. 

Bilgi sonsuz bir okyanustur. İnsan her şeyi bilemez. Bu, pratik olarak mümkün değildir. Bilmediklerimiz konusunda bir şeyler öğrenmeye çalışmak, en azından işimize yarayacak kadar bir şeyler öğrenmeye çalışmak bizi hayat yolunda bir yerden alıp bir yere götürür. Öğrenirken de bize yardım edecek tek bir nokta vardır o da akıldaki soru işaretleri.

Akıldaki soru işaretleri, yani bir konuya duyulan merak, insanı çoğu zaman geliştirmektir. Çünkü insan akıldaki soru işaretlerini takip ederek bir konuya, olaya, olguya karşı bir merak geliştirir. Merak, kelime anlamı olarak “bir konuyu öğrenmek için duyulan istek” anlamına gelmektedir ve hayatını düzene koymak isteyen insanlar için olmazsa olmaz bir duygudur. 

Hayallerini gerçekleştirmiş çoğu insan, akıldaki soru işaretlerinin peşine düşen ve onlara bir şekilde cevap bulmaya çalışan insanlardır. Eğer bir hayalimiz varsa, içimizde bizi sürekli dürten bir iç ses de mutlaka vardır. Gerçekleştirmeli miyim? Ya da nasıl gerçekleştirebilirim? Gerçekleştirmek için hangi yolları denemeliyim? Denediğim yollar beni hangi sonuçlara götürür? İşte tüm bu iç ses dürtüleri, aslında akıldaki soru işaretleridir.

Soru sormak ve sorgulamak her şeyi olduğu gibi kabul edip hayatımıza uygulamaktan çok daha iyidir. Çünkü sorgusuz bir hayat, standart, basmakalıp düşünceleri yaşamaktan öteye gitmez ve kendini geliştirmekten uzaktır. Kim bilir, belki de herkesin bildiği ve doğru kabul ettiği şeyler aslında yanlışın önde gidenidir. Bunu okumadan, araştırmadan, sorgulamadan bilemeyiz. O yüzden içimizdeki merak duygusunun peşine düşmek, her zaman da kötü değildir. 

Tabi ki her şeyin bir ölçüsünün olduğu gibi merak duygusunun da bir ölçüsü olmalıdır ve bu duygu iyiye kullanılmalıdır. Örneğin insanların özel hayatını merak etmek bizim haddimize düşen bir durum değildir. Bu merak değil, art niyettir. Benim burada kast ettiğim merak duygusu, aynayı kendi hayatımıza, hatalarımıza, kendi geleceğimizi nasıl şekillendireceğimize döndürmemiz gerektiğidir. 

Emin olun, kendi geleceğimizi nasıl şekillendireceğimizi düşünmek ve geleceğimizle ilgili aklımızdaki soru işaretlerini takip ederek yol almak, bize her zaman bir adım öteye, bazen daha fazlasına doğru sıçrama yaptıracaktır. 

Kılavuzumuz yüreğimizse eğer, akıldaki soru işaretleri de karanlık noktalarımızı aydınlatmamız için en büyük yardımcımızdır…