Sizi bilmem ama ben yağmurlu günleri çok özledim. Yağmuru, yağmurdan sonra gelen toprak kokusunu, yapraklarının üzerindeki yağmur damlalarını izlemeyi, pencereye vuran yağmur seslerini, pencereye vuran yağmur sesleri eşliğinde romantik bir film izlemeyi, ağlamayı…

En çok da yağmurlu günlerde evde oturup kitap okumayı özledim. Kitap kokusuna karışan kahve kokusunu, kahvemi yudumlarken okuduğum romandaki karakterleri içselleştirmeyi, onlar hakkında hayal kurmayı, hatta oradaki karakterlerle özdeşleşmeyi, onların hikâyelerini kendi zihnimde derinleştirmeyi…
İlkbaharı geride bıraktığımız şu sıcak yaz günlerinde, en çok keyif aldığımız şeylerden biri tabi ki deniz, güneş, kum, sahilde kumdan kaleler yapmak, piknik yapmak, uçurtma uçurtmak, neşe içinde koşup oynamak. Bunlar elbette ki güzel fakat yaz mevsimi beni hiçbir zaman çeken bir mevsim olmadı. Ben hep ilkbaharı ve sonbaharı sevdim. Ilık havalarda yağan yağmurları sevdim. Çisil çisil yağan yağmur altında şemsiyesiz dolaşmayı sevdim. Yağmur yağarken ara sokaklarda yürümeyi, yürürken yeni yollar keşfetmeyi, keşfederken düşünmeyi sevdim. Kısacası ben yağmurları her zaman çok sevdim. 

BEREKET

Yağmur deyince aklımıza ne gelir? Benim aklıma ilk gelen şey bereket… Suya hasret kalmış, çatlamış toprakların suya doyması, çiçeklerin beslenmesi, doğaya gelen taze kan ve romantizm…

Yağmur yağınca insan kendisini daha bir duygusal hisseder. Öyle ya, gökler bile ağlıyorken insan nasıl güler? Doğa bile güneşe küsmüşken insan nasıl kendine ve sevdiklerine barış ilan eder?

Islak sokaklarda yalnız yürümek de güzeldir, yanında sana eşlik eden, sevdiğin biriyle yürümek de…
Yağmur damlalarının boncuk boncuk ıslattığı çiçek yapraklarını koklamak da güzeldir, sadece izlemek de…
Yağmur aslında her zaman toprağın kokusunu ortaya çıkardığı gibi her şeyi de açığa vurmaz. Büyüklerimizden duymuşsunuzdur belki, “yağmur altında ağlayanla gülen belli olmaz.”

İNCE DÜŞÜNCELİ

Yağmur öyle herkes tarafından da sevilmez. Ancak duygusal, ince düşünceli insanlar tarafından yağmura değer verilir. Bazıları şimdiki gibi güneşli günler hastasıdır. Fakat bilinmelidir ki, güneşli günlerin kıymetini bilmek için yağmurlu günleri atlatmak gerekir. 
Yağmur hayattır, toprağa ektiğimiz filizler, yağmur altında canlanır, boy verir. Bu açıdan doğanın uyanıp canlanmasına, her yerin yeşile boyanmasına ve çiftçinin yüzünün gülmesine de sebeptir. 

Yağmur, güneşin içimizi yakıp kavurduğu sıcaklarda, en çok aranandır, özlenendir, içimizi serinletendir. 
İşte tam da bu yüzden, yukarıda saydığım sebepler yüzünden, sizi bilmem ama ben suya hasret kaldığımız bu kavurucu yaz sıcaklarında, yağmurlu günleri gerçekten özledim. Hem de öyle bir özledim ki, bir bitkinin suya ihtiyacı olduğu gibi, yolunu kaybetmiş birinin yolunu bulmaya ihtiyacı olduğu gibi, yaşamak için nefes almaya ihtiyacı olduğu gibi özledim.