Bir ilçe belediyesi, asli görevi olan çöpü toplamıyorsa, çöp yönetimi hakkında yasalara uygun davranmıyorsa, çöpü nereye atacağını bilmiyorsa, yakmanın, ilkel depolamanın yasak olduğu yasalara rağmen, topladığı her tür çöpü aynı alanda ilkel şekilde depolayıp yakarak imha etmeye çabalıyorsa, o belediye suç işliyordur. Çöpleri yakarken, toprağı havayı yeraltı sularını zehirliyor, çevresine zarar veriyor hatta yangınlara sebep oluyorsa; o belediye suç işliyor demektir. Konserler vermek, halkı kucaklayan fotoğraflar paylaşmak, ortalıkta film yıldızı edasıyla dolaşmak bu gerçeği değiştirmez. Yalnızca halkın algısına dayalı yönetim şekli olamaz. Fakat bahsettiğimiz kamu düzenini tesis eden dinamiklerin hiçbir diğeri görevini yerine getiriyor mu diye denetlemese, bu yönetimin tavrı da değişmez. Popülist yönetim anlayışı, atık yönetmeliği hakkında yapması gereken işin yüzde doksanını yerine getirmediği halde, halkla el ele çöp toplama etkinlikleri düzenler. Belediyenin başkanından türlü müdürlüklerine kadar eldivenlerini giymiş, halktan, çeşitli derneklerden, eşten dosttan bir kalabalık eşliğinde, ve elbet ki basın huzurunda kıyı temizliği, plaj temizliği gibi çöp toplama etkinlikleri düzenlerler.

SOSYAL MEDYA

Diğer tarafta kendilerine ait çöp kamyonları illegal sahalara, ormana, doğal koruma bölgelerine çöp atmaya devam ediyordur. Ancak sosyal medyada kazandıkları sempati popülerliklerin artmış olması, onların gerçek iş ve hükümlülüklerini yapmalarına gerek kalmadığı gibi tuhaf bir denklem doğurmaktadır.  Şimdi eminim pek çok okurun aklı karışmıştır. Nasıl olur da suç işleyen bir yerel yönetime kimse ses etmez? Diğer tarafta, bölücülük, terör, terör faaliyetleri ile iktisabı bulunan onlarca örnekle mücadele içinde olan kamu kurumları, görev ihmali veya görev suçu veya yolsuzluk gibi göreceli düşük suçlarla ilgilenmeye vakit ayıramaz. Çok önemli başka bir konu, aslında siyasetin gidişatıdır. Tıpkı mültecilere bakış açısı gibi. Avrupa’nın bahçesinde görmek istemediği sığınmacıların insan haklarını görmezden geldikleri kaçak göçmen taşıyan botlara ateş açıp toplu katliama vesile olmaları gibidir... ülkelerin temel dayanağı olan hukuk müktesebatı ve demokrasilerini dayandırdıkları yasalar ne olursa olsun, devam eden siyasi politikalar birçok kavramı ezip geçmeye devam etmektedir. Eğer ki görevini yerine getirmeyen devletler, hükümetler varsa, orada, yasal düzeni talep eden ileri görüşlü medeni toplumların da yönetime baskısı devam etmektedir. Aynı şekilde yerel yönetimler de genel siyasi konjonktürden nasibini almaktadır. İstediği görevleri yapan istemediğini yapmayan yönetime, ne bir denetim ne de bir yaptırım uygulayan merkezi bir iradeden bahsedilmemektedir. Özellikle rantın çok yüksek olduğu, bir villa fiyatının 50 ile 100 milyon rakamlara ulaştığı ve sürekli olarak lüks yazlık villa üretiminin tırmandığı bölgeler, her tür siyasi gruba mensup kimselerin inşaat ve rant ile hemhal olduğu bölgeler çok daha sancılıdır. Herkes işi, kazancı ile ilgilenir, kimse kimsenin paçasına dolanmaz. En zıt fikir grupları dahi kardeş kardeş geçinerek, servetlerine servet katmayı seçerler.   Burada yerel yönetimlerin zafiyetlerini gören aydın, sağduyulu, aklı başında vatandaşlara büyük mesuliyet düşer. Bireyin çevre algısının ve mesuliyet duygusunun gelişmiş olması hepsinden önemlidir. Çevre yasalarının hiçe sayıldığı, çevre katliamının tırmandığı, betonun ve arsız rantın pençesine düşmüş O ilçede, yerel yönetimlerin hatasına veya yanlışına göz yummak en büyük kolaycılıktır.