İklim değişiklikleri sadece doğayı değil, siyaseti ve ideolojileri de değiştirmeye başladı. Nasıl değiştirmesin ki? Kaynaklar hızla erirken, ülkeler yoksullaşan bu kaynaklarını koruma ve geliştirmeye çalışıyor. Irkçılık ve aidiyet mantığı, “kaynaklarımı yabancılarla ve hatta sınır komşularımla dahi paylaşamam” milliyetçi akımlar gözle görülür biçimde yandaş toplayıp radikal boyutta somutlaşıp yükseliyor…

       Birlik ve beraberlik ruhu, elbirliğiyle örgütlenip kaynakları adil biçimde paylaşma bilinci aşikâr biçimde eriyor. Birinci ve İkinci Dünya Savaşları öncesinin siyasal ve ideolojik iklimine giriyor coğrafyanın kadim ve çalkantılı kıtası Avrupa…

       Son Avrupa Parlamentosu seçimleri iktidarların aşırı milliyetçilerin eline geçmekte olduğunun yeni bir kanıtı. Bu seçim sonuçlarıyla birlikte oluşan travma, siyasal ve ideolojik eylemlerini de beraberinde getiriyor… İngiltere ve Fransa’da parlamentolar dağıtıldı ve erken seçim ortamına girildi. Bakalım erken seçimlerden sonra bu ülkelerdeki iktidarlar kimlerin eline geçer! Görünen o ki Fransa’da aşırı milliyetçilik, İngiltere’de ise muhafazakâr ideoloji tırmanışta…

       Birinci ve İkinci Dünya Savaşları dâhil, tarihin en büyük ve en uzun süreli savaşlarının sahnesi olan kadim Avrupa’nın ülkeleri, iktidarlarını aşırı milliyetçilere emanet ederken, artık birbirlerine kaygı ve korkuyla bakar oldular. Örneğin, mecburi askerlik hizmeti yeniden yasallaştırılıyor. Bu bağlamdaki ilk önemli adımlar, AB’nin merkez ülkesi Belçika’nın yanı sıra, kendini AB’den de soyutlayan İngiltere’de atıldı…

       Avrupa ülkeleri savunma bütçelerine astronomik eklemeler yapıyorlar. Teknolojik ve hatta nükleer savaşlara karşı gardlarını alıyorlar. En yıkıcı savaş olasılıklarına karşı sivil savunma önlemlerini olağanüstü düzeye getiriyorlar…

       Savaşlara katılmamış ve savaşların darbelerini yememiş bir Avrupa ülkesi olan İsviçre bile savunma refleksini ailelere ve bireysel konutlara dek yaygınlaştırıyor. Gözden kaçmaması gereken haberlere göre, İsviçre’de her konuta özel sığınaklar monte edilmeye başlanmış olmasıdır…

       İsviçre’de yürürlüğe giren yasayla birlikte, her ülke vatandaşı yer altında 1 metrekarelik tam donanımlı sığınak hakkına sahip oldu. Şu anda İsviçre’deki evlerin altında 9 milyon kişinin tamamını barındırmaya yetecek kadar ‘fallout shelter’, yani serpinti sığınağı bulunuyor…

       Dünyada nüfusuna oranla en fazla serpinti sığınaklarına sahip, bir nükleer kıyamete hazırlıklı ülke olan İsviçre, bu bağlamdaki hamlesiyle diğer ülkelere de örnek ve rol model oluyor… Meydana gelebilecek bir nükleer savaş esnasında radyoaktif serpintilerden korunmak için inşa edilen serpinti sığınaklar, vatandaşların bombadan etkilenmeden günlerce hayatta kalabilmesi için evlerin altına yapılıyor. Büyük kitleleri barındıracak genel sığınaklar zinciri de ülke çapında tamamlanmış durumda…

       Tabii ki Avrupa’nın tümü, dur durak bilmeyen göçmen akınlarına karşı da çok ciddi teyakkuz durumunda. Avrupa’ya yabancı düşmanı milliyetçi akımların egemen olmasını tetikleyen önemli etkenlerden biri de bu değil mi zaten? İklim değişikliklerinin de etkisiyle yaşam kaynakları feci şekilde tükenmekte olan ve çoğu çöl ortamında yaşayan 500 milyon yarı aç, yarı tok insan var… Avrupa’nın genel nüfusundan daha fazla…

       Yıllar boyu bu yüz milyonlarca insanın öz kaynaklarını yağmalamış olan Avrupa sömürgeciliği, şimdi işte o sömürdüğü ve alabildiğine yoksullaştırıp perişan ettiği milyonların göç tehdidi altında… Bugünlerin göç dalgaları, Avrupa’nın henüz iyi günleridir… Asla başa çıkamayacağı ve yüz binlerin Avrupa’ya doğru akmaya başlayacağı çok kötü günler de kapısını çalmaya başlamıştır…