Yaz tatilleri için uzun yola çıkanlar, durup dinlenmeden yoluna devam edenler, trafik facialarına sebep olanlar. Pandemi döneminde yapılan aşılardan sonra genç yaşlara kadar inen ve sık görülen kalp krizlerinin getirdiği ölümler. Kanser ise öyle yaygınlaştı ki adeta çağın vebası haline geldi.

      Yurt dışında da durum aynı mı aynı! Bu bir facianın başlığı. Bu facianın isminin ilk harfleri TKK! Trafik, kalp krizleri, kanser hastalığı. En fazla ölümler maalesef bu başlıklar altında gerçekleşiyor. Bu durum kaç yıldır böyle devam ediyor. Tedbirsizlik ve umursamazlıklarımız yüzünden bu sürecin daha da devam olacağı kesinlikle bellidir. Yazık ediyoruz kendi kendimize toplumsal sağlığımıza ve geleceğimize.

       İç İşleri Bakanlığı ve polisin tedbirlerinin yanı sıra sürücülerin tedbir alması gerekirken adeta teröre dönüşen trafik kazalarını da asgariye indirecek, uzmanların üzerinde çalışmaları var ama uygulamada yetersiz mi kalıyoruz? Ayrıca kanser ve kalp rahatsızlıklarını da, devlet hastaneleri, özel hastaneler de kalp ve kanser merkezleri tıka basa hasta ile dolu maalesef. İddia ediyorum, yakın gelecekte ilgili ve hatta acil hastalara yatak bulunamayacak bir ortama geliyoruz.

      Yılda resmi kayıtlara geçen 7- 8 bin kişi kanser vakası sonucu hayatını kaybediyor. Pandemi sonrasında aşıların neden olduğu söylenen yine 6-7 bin kişi kalp krizi sonucu genci ve yaşlısı hayatlarını kaybetmeye başladı. Kalp ve damar hastaları her geçen gün artış göstermeye devam ediyor. Her gün kaç kişilere anjiyo yapılıp kalp hastalıklarına tanı konulduğu açıklaması, dudak uçuklatıyor.

       Sağlığımızı bozan olumsuz beslenme kültürümüzün tek sakıncası keşke o aşırı yağlı kebaplarımız ve mutfak kültürümüzde bizlere zehir saçan yediğimiz daha ne tatlarımız var aslında! Diyeceğim o ki, canın boğazdan geldiğini biliriz ama canımızın boğazdan gittiğini hep bilmezlikten gelmekteyiz.

       Dahası, kalp ve kanser tedavileri kişileri de devleti de yıpratacak boyutta çok pahalı tedavisi uygulanan bu hastalığın bir de acımasız yüzü ise ilaç endüstrisi de bu durumu alabildiğine sömürmekte, hatta istismar etmekteler.

       Profesör doktor hocamızın anlattıkları boş değil. İlaç sanayinin acımasız doyumsuzluğu ile ilgili dediklerini unutmamak gerekir ama profesörler bu durumu anlatıyor da Sağlık Bakanlığı yetkilileri bu ilaç sanayi ile neden gerekli çalışmaları yapıp bu isimleri Türkiye’ de isimlerini açıklamıyorlar veya faaliyetlerini yasaklamıyorlar?  

       Profesörler, “Ucuz ilaç bu sektör için tehdit olabilir” diyor. Kanser tedavisi ilaç sektörüne astronomik kâr sağlayan çok büyük paralarla gerçekleştirilirken, bu sektörün patronları ucuz ama etkin bir ilacı sineye çekebilirler mi? Asla! Bu sektör ucuz ilacı varlığına bir tehdit olarak algılar ve gündemden düşürmeye çalışır mutlaka. İlaç sanayisinin kazancını engellemenin zor olduğunu sanıyorum.

       Evet, burada en çok üzerinde durmamız gereken trafik terörü. Teröre dönüşen son derece ölümcül trafik sorunumuza gelecek olursak, bu konuda artık bizler daha fazla ne yazalım, ne söyleyelim bilemiyorum? Her yazdığımız, daha önce yazdıklarımızın bir tekrarı oluyor. Bu teröre durmadan boyut katanlar, yazdıklarımızı hiç mi okumazlar? Dehşet yüklü trafik haberlerine hiç mi göz atmazlar! Bize de pes dedirtiyorlar artık. Artırılan trafik cezaları da caydırıcı olmuyor. Yaz ayları tatilinde trafik kazalarından uzak sevdiklerimizi gözyaşlarına boğmadığımız tatillerimiz olsun.