Cıvıl cıvıl bir coşkuya şahit olduk. Emeklerinin karşılığını almak için sabırla bekleyen, sınavdan sınava ter döken gençler mezuniyet sevinci yaşadı.
Kimi kepini ve cübbesini anne ve babasına giydirerek teşekkür fotoğrafı çektirdi, kimi yöresel kıyafetlerle mezun oldu kimi de diplomasını alıp Ata'sına koştu.
Gençlerin mezuniyet sevinci yalnızca bir lisedeki "askılı elbise" krizi nedeniyle gölgelendi. Jandarmaya da haber veren okul yönetimi genç kızları okula almadı. İl milli eğitim müdürünün devreye girdiği utanç verici olayın çözülmesinin ardından müdüre soruşturma açıldığı duyuruldu.
Sosyal medya durur mu? Bazı fotoğraflar servis edildi ahlak bekçilerine ait. Sonrası malum... Her zaman böyle değil miydi? En büyük ahlaksızlığı, başkaları için "ahlak" diye bağıranlar yapmadı mı?
Bir okul yönetiminin ne haddine askılı elbiseyi yasaklayıp bir de üstüne jandarma çağırmak? Mezuniyet olmasa rezaleti öğrenemeyecektik, kim bilir eğitim gördüğü süre boyunca çocuklar başka neler yaşadı o okulda!
Böyle baskıcı, geri kafalı insanların eğitim ve öğretimle ilişkili olması milli eğitim politikası açısından acınası bir durumdur.
Gençlerin yarınlara güven ortamında, aydın fikirlerle hazırlanmalı. Dünyanın yeni nesil dertleri ve çözüm önerileri varken, bizim ülkemiz bir elbise askısını dert edinen sığ düşüncelerle vakit kaybetmemeli. Eğitim politikalarında öncelik dekolte değil, bilimin hizmetine sunulan imkanlar olmalı. Unutmayalım pandemide kadınların uzayan etek boyu değil, bulduğu aşılar hayat kurtardı.