Sonbahar…

Hani şu şairlere, yazarlara, filmlere ilham veren romantik mevsim…

Ağaçlı yollardan geçerken ayaklarımızın altından sesleri gelen sarı, turuncu, kahverengi yapraklar…

Kendimizle baş başa kaldığımız zamanlarda, yağmurlu havalarda, üzerimize battaniye örterek seyrettiğimiz duygusal aşk filmleri…

Aylardan kasım…

Kasım… Güzün son ayı…

Ilık yaz akşamlarını geride bırakalı iki-üç ay olmuş...

Soğuk kış gecelerine girmeye ramak kalmış…

Hafif hafif üşümeye başlamışız belki de…

Üzerimize aldığımız ince ceketler henüz yeni soğumaya başlayan havalardan bizi kurtaramamış, içimizi ısıtmaya yetmemiş…

Etrafımızı hüzün sarmış ve düşünmeye başlamışız bir nebze…

Bu yıl, neler için kendimi üzdüm, hırpaladım? Peki ya düşündüğüm, üzüldüğüm şeyler buna  gerçekten değer miydi? Benden önemli miydi? Hiç mi çaresi yoktu? Zaman herşeye ilaç değil miydi?

İnsan, kendisini etkileyen olayların içinde bulunduğu an, olayın büyüklüğünü ya da küçüklüğünü idrak edemez. O yüzden, özellikle bu tarz zamanlarda, biraz geri çekilip kendi hayatına kuşbakışı bakmak insana gerçekten iyi gelir. Arkadaş sandıklarımızın attığı kazıklar, hak etmediğimiz halde yaşadıklarımız, hayatımızın alt üst olduğu, en büyük derdin kendimize ait olduğunu varsaydığımız, işin içinden çıkılmaz durumlar… Aslında hepsi hayatımıza çekidüzen vermemiz, bir şeyleri değiştirmemiz için bize verilen bir çeşit uyarılardı. Gözlem yeteneği güçlü olan insanlar, insan için en iyi öğretmenlerden birinin doğa olduğunu bilir. Nasıl ki ağaçlar sonbaharda yapraklarını döküyorsa, nasıl çetin kış şartlarından geçip fırtınalı havalarda bile dik durmayı beceriyorlarsa, kendilerini ilkbaharda nasıl toparlayıp renk renk çiçekler açıyorsa, insan da böyle olmalıdır. Hayatın her şartına göre kendini hazırlayıp,

kendisine sunulan koşullara uyum sağlayıp, dimdik ayakta durmalı ve zamanı geldiğinde rengarenk bir şekilde çevresine göz kırpmayı bilmelidir. Tıpkı sonbahar yaprakları gibi…

Sonbahara veda ederken, şapkamızı önümüze koyup bir kez daha düşünelim. Bu yıl neler için kendimizi içimize hapsettik? Niçin kabuğumuza çekildik? En büyük güç, insanın kendi içinden gelendir. Belki de bu sonbahar, ağaçlar yapraklarını daha güçlü bir şekilde renk renk çiçekler açmak için dökmüştür. Belki de kırılan hayallerimiz, yok olan ümitlerimiz yeniden sürgün

verecektir…