CHP İzmir Milletvekili Mahir Polat, partisinin salgın sürecinde toplumu kucaklayan bir siyaset yürüttüğünün altını çizdi, “Daha da zor koşullarda mücadele edebilecek güce ve donanıma sahibiz” dedi...
CHP İzmir Milletvekili Mahir Polat, partisinin salgın sürecinde toplumu kucaklayan bir siyaset yürüttüğünün altını çizdi, “Daha da zor koşullarda mücadele edebilecek güce ve donanıma sahibiz” dedi.
Cumhuriyet Halk Partisi’nin çalışkan milletvekillerinden Mahir Polat’la Türkiye’de son zamanlarda yaşanan gelişmeleri mercek altına aldık. Polat, “Bizim Adalet Yürüyüşü’müzden sonra yapılan seçimlerde AKP tek başına iktidar olma gücünü yitirdi. MHP’yle bir koalisyona gitti. Adalet Yürüyüşü’nden sonra Türkiye’deki anakentleri CHP’li belediye başkanları yönetir hale geldi” dedi. Polat, CHP kurultaylarının her zaman bir şölen havasında geçtiğini ifade ederek; “Gönül isterdi ki, 81 ilden binlerce, on binlerce hatta yüz binlerce yurttaşımızın geldiği bir kurultay yapalım ancak şartlar buna pek uygun değil. Açık havada, dar katılımlı bir kurultayımızın olacağını biliyorum. Sabırsızız, heyecanlıyız; çünkü bu kongrede Türkiye’yi yönetecek kadroların açığa çıkacağından eminiz” açıklamasını yaptı.
‘HUKUK TALEBİ’
Baro başkanlarının yürüyüşünü nasıl değerlendiriyorsunuz?
Baroların yürüyüşüne denk gelseydik onlarla birlikte yürümek isterdim. Bu yürüyüş Sayın Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Adalet Yürüyüşü”nden bu yana ortaya konulan taleplerin güncelliğini koruduğunu gösteriyor. Baroların yürüyüşü, Türkiye’de adalet talebinin hala yerli yerinde durduğunun ve hukuk talebinin güncelliğini koruduğunun ifadesidir. Adaleti sağlamanın diğer tarafı savunmanın önündeki tüm engelleri, baskıları kabul edilemez buluyorum. Baroları bölerek, parçalayarak yönetmeye kalkmayı demokrasinin ve sivil toplumun arkasından dolanma olarak görüyorum. Baro başkanlarının da buna verdiği tepkiyi gayet yerinde buluyorum. Mesleğini önemseyen, hakkı- hukuku seven insanların mücadelesi olarak görüyorum. Bu anlamda onlara müteşekkirim.
Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu’nun açıklamaları hakkında ne diyeceksiniz? Yürüyüşe katılanların tüm Türkiye’yi kapsamadığını 30 civarında baronun yürüdüğünü söyledi…
Yani, Feyzioğlu’nun açıklamaları dışında da eldeki bilgilere bakmak gerekiyor. Ama esasında konu bu değil. Bence niteliğe bakmak lazım. Nicelikten önce nitelik önemli. Feyzioğlu’nun ne gördüğünü bilmiyorum; ama ben içi dolu hak talepleriyle, adalet talepleriyle yürüyorlar. Ancak Metin Feyzioğlu gibi adamların sığ mantığı bu durumu adeta, sayıya indirgeyebilir. Talepleri ve haklılığı konusunda yorum yapamazlar. Bir TBB Başkanı’nın hangi açıdan bir sığlığa düştüğünü göstermesi bakımından çarpıcı bir açıklamadır.
Bugünden 2017’deki Adalet Yürüyüşü’ne dönüp baktığınızda neler söylersiniz?
Şimdi aslında Türkiye’nin yıllar öncesinden geldiği bir yeri anımsayarak konuşmak gerekiyor. İnsanlar hak arayışı için yürüdüğünde rahmetli Süleyman Demirel, “Yollar yürümekle aşınmaz” demişti. Bugün yolların aşınmadığını görüyoruz lakin aşınan hükümetin ceberrutluğudur. İnsanlar yürüyerek faşizmi aşındırıyorlar. Bizim Adalet Yürüyüşümüzden sonra yapılan seçimlerde AKP tek başına iktidar olma gücünü yitirdi. MHP’yle bir koalisyona gitti. Adalet Yürüyüşü’nden sonra Türkiye’deki anakentleri CHP’li belediye başkanları yönetir hale geldi. Bu da bizim o zamanki yürüyüşümüzün ne kadar mantıklı, ne kadar geçerli ve anlamlı olduğunu gösteriyor
-Kurultayınız korona virüs sürecine denk geldi. Bize gelen bazı bilgiler sosyal mesafe kuralına uygun bir şekilde yapılacağıyla ilgili. Bu konuda bizimle paylaşacağınız bir gelişme var mı?
Partimiz özellikle kendi siyasi çalışmalarından kaynaklı halk sağlığının tehdit edilmemesi için son derecede gayretli çalışıyor. Yani, kongresi bile olsa insanlara hastalığın bulaşmasının önüne geçecek mekanizmaları arıyor. Bununla ilgili Sağlık Bakanlığı’ndan görüş aldığını biliyoruz. Eğer uygun koşullar sağlanırsa biz iktidar kurultayımızı gerçekleştirebiliriz diye düşünüyorum. Tabii CHP kurultayları büyük bir şölen havasında geçiyor. Özellikle Sayın Genel Başkan’dan sonraki süreçte yarışma olsa dahi, büyük bir şölen ve kutlama havasında geçiyor. Gönül isterdi ki, 81 ilden binlerce, on binlerce hatta yüz binlerce yurttaşımızın geldiği bir kurultay yapalım; ama şartlar buna pek uygun değil. Açık havada, dar katılımlı bir kurultayımızın olacağını biliyorum. Sabırsızız, heyecanlıyız; çünkü bu kongrede Türkiye’yi yönetecek kadroların açığa çıkacağını biliyoruz.
-Sizin partinizin de içinde olduğu kimi çevreler bir erken genel seçimden söz ediyor. Erken seçim olacağı ihtimalini kabul edelim. Hala salgının yarattığı bir atmosferde yaşıyoruz. CHP, pandemi dünyasının koşullarına uygun bir seçime hazır mıdır?
Pandemi sürecinde siyaset yapma biçimine en uygun partilerden bir tanesi CHP’dir ona uygun toplantı, görüşme ve siyaset üretimlerini zaten yaptılar. Sayın Genel Başkan’ın video-konferans şeklinde yaptığı toplantılar, MYK’leri… Biz burada il başkanımızın başkanlığında aynı şeyleri yaptık. Belediye başkanlarımız ve meclis üyelerimiz de aynı şeyleri yaptı. Korona virüs sürecinin yeni toplumsal gelişmelere gebe olduğunu biliyoruz. Dolayısıyla buna en uygun siyaset yapan parti olduğunu görüyorum. Kadrolarımız daha da ilerleyen ağır koşullara hazır haldeler. Hem belediyelerimiz hazır, hem siyasi kadrolarımız hazır. Bu anlamda salgın sürecine ayak uydurmuş bir partiyiz. Bunun için de daha fazla yol gidebilecek kadrolarımız var.
-Eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Muhalefetin erken seçimi istemesi bir haktır. Muhalefet der ki, iktidar ülkeyi yönetemiyor, ben yönetirim. Bu bir iddiadır ve bu iddiayla konuşur. Fakat görüyoruz ki, iktidarın sahipleri büyük ve küçük ortağı, kendi istedikleri sonucu almak ve demokrasinin etrafından dolanmak için belli kanunları parlamentoya getirmeye hazırlanıyorlar. Bu da ciddi anlamda bir itiraftır. Biz, bu ülkeyi yönetemiyoruz. Ancak, demokrasiyi dolanarak iktidarda kalmak istiyoruz, itirafıdır.