Bir bardak suda boğulanlardan mısın, yoksa balık gibi suda yaşayanlardan mı? Sen su musun yoksa, suyla coşan toprak mısın? Suya doyar mısın suyla dolar mısın? Söylesene sen, su olmasa var mısın? Bugün...

Bir bardak suda boğulanlardan mısın, yoksa balık gibi suda yaşayanlardan mı? Sen su musun yoksa, suyla coşan toprak mısın? Suya doyar mısın suyla dolar mısın? Söylesene sen, su olmasa var mısın? Bugün sudan sebepler nedeniyle biraz suya dalalım, suyu konuşalım istedim… Oralara buralara baktım, bir bardak yanıma aldım ve başladım: “Suyun doğası bir felsefe anlatır. Mesela dağdan akan suyu düşünün, En az direnç gösteren yolu seçer akmak için. Yani önüne bir kaya çıkacak olursa onunla uğraşmaz, kayayla mücadele etmez, etrafından dolaşıp devam eder akmaya. Suyun bu doğasından ilhamla şöyle der sufiler “Seninle uğraşan hiç kimseyle uğraşma, eğer uğraşırsan onunla aynı yerde kalırsın. Etrafından dolanıp devam et yoluna…” Diyelim ki dağdan akan su, önüne çıkan kayanın etrafından dolaşamayacak bir yola denk geldi. O zamane ne yapar, birikip üstünden aşar. Yok, eğer bu da olmuyorsa sabırla kayayı damla damla delmeye başlar. Kayayı delmeyi başaran suyun kuvveti değildir tabi ki; damlaların sürekliliğidir ki buna da ‘sabır’ derler. Sabretmek, hiçbir şey yapmadan oturmak değildir.

SABIR VE İSTİKRAR

Suyun doğasında imkansızın bile başarılabileceğini, bunun için sabırlı ve istikrarlı olduğunu öğretir. Kayayı delen su, elbette yine yoluna devam eder. Su hep akar. Bilir ki aktıkça temizlenir. Bazen dere kenarlarında su birikintileri oluşur, akmayan su bulanır ve çamurlaşma başlar. Üzerine pislik, toz, toprak, çamur birikir. Sufilerin bu konuda da öğretileri vardır; Sen su gibi ak. Her daim yenilen, her gün yenilen. İki günün aynı olmasın. Dünü dünde bırak ve yeni şeyler öğren.” Aslında hayatın değişim yolundaki en bilge kaynaktır su. Değişimi, çağlamayı, akmayı ve en sonunda da durulmayı temsil eder. Tam da hayat gibi. Bir yerden doğar, akmaya başlarsın yaşam içinde. Zamanla olgunlaşır, büyür ve çağlar; en sonunda ise yükünle birlikte tüm ağırlıklarından kurtulur ve dinginleşirsin. Bunu düşündüğümde hayatım geliyor gözlerimin önüne. Verdiğim kavgalarım, savaşım, inanışlarım, vazgeçişlerim, deliliklerim ve suskunluklarım… Bu büyüklerin gerçekten bildiği bir şey var. Büyük anneme ne zaman bir bardak su götürsem, ‘Su gibi aziz olsun ömrün’ derdi. O zamanlar bilemezdim ne demek istediğini ama şimdi bu cümleleri yazarken anlıyorum… Su kadar yüce, su kadar ulu, su kadar berrak… Su gibi geçmesi dileğimdir ömrümün; bazen kirlensem bazen tatlansam da en nihayetinde hep bir işe yarasam… Bazen bir akvaryum içinde balığa can veren, bazen bir demlikte mis gibi demlenen, bazense gökyüzünden usul usul sevdiğimin saçlarını ıslatan bir küçük damla olsam… Ve senin için de suyun kuvvetini, direnişini, temizliğini ve şeffaflığını diliyorum sevgili okurum… Yazın en sıcak anlarında seni serinleten, kışın içini ısıtan, sonbaharda usul usul gözlerinden akan, ilkbaharda ise çiçeklerini açtıran… Su gibi geçmesi dileğiyle…