Zor günlerden geçtiğimiz herkesin malumu. Bizim için zor geçen günlerin sağlık emekçileri açısından birkaç kat daha zor geçtiği gerçeğini unutmayalım.
Bugün insanlık bir kurtuluş savaşı veriyorsa, bu...
Zor günlerden geçtiğimiz herkesin malumu. Bizim için zor geçen günlerin sağlık emekçileri açısından birkaç kat daha zor geçtiği gerçeğini unutmayalım.
Bugün insanlık bir kurtuluş savaşı veriyorsa, bu savaş cephesinin en saflarında sağlık emekçilerinin yer aldığını herhalde kimse yadsıyamaz. Şüphesiz işine gitmek zorunda kalan kolluk kuvvetleri, sokaklarımızı temizleyen temizlik emekçileri, haber ulaştırma mücadelesi veren basın emekçileri ve burada sayamadığım meslek grupları tehlikeyle karşı karşıyayız. Ancak hastane ortamında, hastalarla direk temas halinde olan sağlık emekçileri herkesten daha fazla tehlikeyle burun buruna.
Öte yandan Türkiye’nin dört bir yanında hizmet veren sağlık emekçileri insanın tüylerini diken diken eden bir fedakarlıkla işlerine gitmeye devam ediyorlar. mesai saatleri, nöbet saatleri tamamıyla korona virüse karşı mücadeleye ayarlı olan emekçiler, her gün aileleri ve sevdikleriyle virüse yakalanabilecekleri gerçeğini bilerek vedalaşıyor. Nitekim haberlere ve sosyal medyaya yansıyan açıklamalar sağlık emekçilerinin bu durumdan hızla etkilendikleri gerçeğini ortaya koyuyor.
Buna rağmen hepimizin sağlığını emanet ettiği insanların koşulları nasıl? Öncelikle bu insanların hepsinin ailesi var; ama hala bu insanlar evlerine gidiyor. Devletin sağlık emekçilerini aileleriyle temas etmemesini sağlayacak bir mekanizma kurması beklenebilir. Evet, sağlık emekçileri bu süreci aileleriyle görüşmeden atlatmak istiyor. Fedakarlığın düzeyini herhalde görebiliyor, hissedebiliyoruz.
Virüs uzak doğuda kendini gösterdiğinde dünyanın bir çok gelişmiş ekonomisinin de içinde olduğu bir çok ülke, meseleyi ciddiye almadı. Sağlık kurumlarının bu mücadeleye hazır hale getirilmesi konusunda gerekenler yapılmadı. Virüsün şakasının olmadığı ortadayken sağlık emekçilerinin maske, eldiven, dezenfekte gibi ilk akla gelen önlemlerle kendini korumasının yetersiz olacağı da ortada. Bugün hepimizin muhtaç olduğu ve bu ülkenin en büyük şanslarından biri olduğunu pekala hissettiğimiz sağlık emekçilerinin varlığı ve sağlığı için güvenlik önlemlerinin arttırılması gerekiyor. Onları virüsten en etkin şekilde koruyacak kıyafetten hijyene kadar tüm kamu kurumlarının canla başla çalışması şart.
Sağlık emekçileri, sokakta insanlar gezdiği sürece virüsün ortadan kalkmayacağını net bir şekilde söylüyor. Herhalde kendimize ve etrafımıza sokağa çıkmamayı etkin bir şekilde söylememiz, hatta engellememiz çok zor olmasa gerek. Türkiye’de virüsün yayılma hızı ortada. Kimse bu tehlikenin dışında değil. Sokağa çıkma yasağının etkin bir şekilde uygulanmasının gerekliğini ve sonuçlarını herhalde yetkililer hesap ediyorlardır. Ancak, ondan önce konulan yasaklara ve uygulamalara uymak hepimizin görevi.
Bunun dışında, sağlık emekçilerinin servis, yemek koşulları ne durumdadır, bu konuda yetersizlikler, yetkililerin müdahale etmesi yerinde olur. Ondan önce de vatandaş olarak bizlerin apartmanımızda, sokağımızda oturan sağlık emekçilerinden haberdar olması, onlara destek olması, belki bir kap yemeğini paylaşması dayanışma açısından yerinde olacaktır.
Bugünlerin salt bir devlet gayretiyle atlatılacağını beklemek yanlış olur. Hepimiz yapabileceğimiz bir şeyler olduğunu bilerek bu mücadeleye katkıda bulunabiliriz.
Son söz, adı yaşam savaşı olan bu mücadelenin önlüklü isimsiz kahramanları olan tüm yürekli insanlarına sonsuz minnet dolu sevgiler…