‘Ne gidecek bir iş yerim, ne de yapacak bir işim vardı. Aslında benim dört göz beklediğim, hayalini kurduğum, planlar yaptığım gün değil miydi o gün? Kesinlikle öyleydi. Deniz kenarında küçük bir pansiyon mu işletsem yoksa bir köyde tarım mı yapsam? Derken gün geldi çattı. Ne oldu? Denizler mi bitti, köyler şehirlere mi karıştı? Hiçbiri olmadı, daha doğrusu hiçbirini yapmak gelmedi içimden.

‘Güzel bir kafa dinleyeyim, kitaplarımı okuyayım, sokağa çıkayım, sağa sola takılayım biraz.’ dedim kendime. Olmadı…
 Neden mi? Herkeste bir telaş, sormayın gitsin. ‘Ne olacaktı benim halim? Hep böyle boş boş oturacak mıydım?’ 
Size de öyle olmadı mı? Erkekseniz eşiniz korkup ‘Eyvah evde başıma kaldı, şimdi her şeye karışacak’, kadınsanız ‘Dırdır edecek, başımda şimdi’ denmedi mi?  
Ne olacaktı bizim halimiz. Coştuğumuz, heyecanlandığımız her şey elimizden kayıp gitmedi mi? Şimdi neye anlam yükleyecektik, neye dört elle sarılıp yataktan kalkacaktık.’

 ‘Hayatımın anlamı ne? ‘, ‘Ne yapıyorum?’ ‘Ne anlamı var ki?’ Siz de bu soruları sormuyor musunuz kendinize? Hayatınızın anlamı üzerine uzun uzun düşünmüyor musunuz? Çalışıyorsanız emekli olduktan, çocuklarınız varsa onlar evden ayrıldıktan ya da bir kayıp yaşadıktan sonra bu duygunuz tetiklenmiyor mu? 
Şimdi ne yapmalıyız? Ne yapmalısınız?

İlk yapmanız gereken kendinizi hatırlamak? Hangi değerlerinizi onurlandırdınız? Hangi güçlü yanlarınızla zorlukların üstesinden geldiniz? Başardıklarınız, kahkahalarınız.

Nasıl da unuttunuz kendinizi gürültü patırtı içinde? Kimdiniz? Kim oldunuz?   

David D.Burns’a göre  ‘duygulara neden olan düşüncelerdir. Duygular iç konuşmalarla yaratılır, düşüncelerle şekillenir. Düşüncelerdir duyguyu yaratan’. Bu nörolojik gerçek anlam arayışı olarak antik felsefeye kadar uzanır. 

Sokrates ‘kişinin içsel keşif süreciyle gerçek anlamı bulabileceğini’ söyler.  Varoluşçu düşünürlerse ‘bireyin özgür iradesi ve sorumluluğuyla yaşama anlam katılabileceğini’ savunurlar. Jean-Paul Sartre ‘varoluşun özden önce geldiğine’ dikkati çeker ve ‘İnsan özgür bir varlıktır, kendi seçimleri, eylemleriyle anlamını ve değerlerini belirler.’ der. Nietzsche, ‘hayatı anlamlandırmak için, ona bir anlam yüklemek gerektiğini’ savunur. 
Yüzyıllardır aranan ama hep farklı yanıtlar verilen ‘hayatın anlamı ne?’ sorusuna en doğru yanıtı siz kendiniz vereceksiniz. Nasıl mı?                                                                                                                                                                                      
Yaşamın anlamlandırılması insan zihninde karmaşık bir süreçtir, birçok faktörden etkilenir. İlk faktör fizyolojiktir ve iki temel anlamı vardır: Var olmak ve çoğalmak.
Bir diğeri, zihnimize kaydettiğimiz tüm bilgilerimizin oluşturduğu bir bütündür. Doğumla başlar, yaşam bitene kadar devam eder. Her öğrenme bir önceki andan daha bilge yapar insanı. Ama gün olur birden bilgelik yetmez olur anlamları bulmaya.

İşte o zaman kendimize doğru soruları sormamız ya da doğru soruları duymamız gerekir. Sonra sıra, görmezden geldiğimiz, unuttuğumuz değerlerimizi, güçlü yanlarımızı fark etmemize, ideal benliğimizi keşfetmemize gelir.

Sorular sorun kendinize ya da doğru soruların doğru zamanda sorulmasını isteyin. Doğru sorulara samimi yanıtlar vererek yeni hikayenizi yazmaya hazırlanın.
Artık kalemleri elinize almanızın zamanı geldi.

Kolay gelsin.