Yurt dışı çıkış harcındaki artış tartışmaları sürerken sosyal medyadaki ‘fahiş fiyat’ paylaşımları vatandaşa ‘para’ odaklı yaklaşımı sorgulatıyor.
Seyahat eden kişilere reva görülen insanlık dışı muamele halihazırda vize çilesi ile mücadele eden, pasaportunun itibarı yerlerde sürünen insanları adeta canından bezdiriyor.
Bu çerçevede sık sık gündeme gelen havalimanı fiyatları ise yine bildiğiniz gibi maalesef… Bir fincan kahvenin dış hatlar terminalinde 200 TL, iç hatlar terminalinde 150 TL olduğu, yarım litrelik suyun 40-70 TL arasında satıldığı havalimanlarında bu fiyatlara maruz kalanlar seyahatlerinin her aşamasında daha çok gelir beklentisi ile cüzdanlarının boşaltılmasını izlemek zorunda kalıyor.
Türkiye’de havalimanlarındaki fiyatların yüksek olmasından yakınanlara en sık verilen ve otomatik bir argümana dönüştürülen ‘kiraların yüksekliği’ konusu ise Türkiye dışında dünyanın hiçbir yerinde geçerliliği olmayan bir durum.
Yurt dışı seyahatlerde birçok Avrupa, Orta Doğu ülkesindeki havalimanlarını deneyimlemiş biri olarak bu şehirlerde havalimanı ile şehir merkezi arasındaki fiyat farkı yüzde 25’i geçmeyecek boyutta.
Birçok Avrupa kentinde havalimanlarının içerisinde zincir marketlerin piyasa fiyatları ile hizmet verdiğini de hatırlatmak gerek. Mahalledeki zincir markette kahveye, atıştırmalığa, tatlıya ne kadar ücret ödüyorsanız havalimanında da benzer tarifeyle karşılaşıyorsunuz.
Türkiye’de ise havalimanında bir adet muzun 105 TL, bir bardak ince belli çayın 100 TL’den satılması vatandaşın garibine giderken ülkeyi yönetenlerin ilgisini, merakını çekmiyor nedense…
Havalimanı-şehir merkezi bağlantısında yerel yönetimlerin toplu taşıma hizmeti vermesi bile çok yeni bir gündem bizler için. Hala Ankara başta olmak üzere birçok şehirde havalimanı-şehir merkezi güzergahında belediyelerin daha ekonomik toplu taşıma hizmeti vermesi engellenmiş durumda.
NİTELİKSİZ HİZMET
Ankara seyahatimde Esenboğa’dan Kızılay’a gittiğim servisi Ankara Otobüsçüler Odası işletiyordu. Belediyeyi AK Parti’nin yönettiği dönemde belediye şirketi Belko-Air tarafından gerçekleştirilen bu hizmet, Ankara Büyükşehir’in CHP’ye geçmesinin ardından garip bir şekilde odaya devredilmiş.
1970’ler Türkiye’sindeymiş hissi yaşatan bu hizmet sırasında kredi kartı ile ödeme kabul etmeyen, ‘10 TL eksik de olsa ödemeyi alalım ama fiş vermeyiz’ şeklinde bir yaklaşımla yolcularla iletişim kuran bir işletme ile Türkiye’nin başkentinde vatandaşa hizmet vermek akıl karı değil.
Senin benim kavgasının nitelikli hizmeti engellediği bu sistem en çok vatandaşın canını yakıyor.
Hava yoluyla seyahat edenleri yolunacak kaz görmeyi nasıl açıklamak mümkün bilemiyorum. ‘Halkın yolu hava yolu’ sloganlarıyla herkesin kolaylıkla hava yolu ulaşımını kullanmaya başladığı, sivil havacılığın kısa süre içerisinde çağ atladığı ülkemizde sadece uçakla seyahat ediyor diye bir kişiye 100 TL’ye bir bardak çay satmak ne akla ne de vicdana sığıyor.
2024 yılında hala tartıştığımız, çözmek için çare aradığımız konular bu ülkenin vatandaşı olmasak, dışarıdan sadece gülüp geçeceğimiz mevzulara dönüşecek belki de. Ne yazık ki kendi ülkemize dışarıdan değil, içeriden bakınca her geçen gün yaşam şartlarının ağırlaştığı, fiyat algısının kaybolduğu, ekonomideki bozulmayı gerekçe gösteren farklı sektörlerde birçok kişinin fırsattan istifade her gün etiket değiştirdiği bir gündemle karşılaşıyoruz.
Dolaylı vergilerle kahrolan, maaşının önemli bir bölümünü kira ve yeme-içmeye harcayan bir toplum düzeninde kimsenin mutlu olma, gülümseme şansı da kalmıyor sanırım.