Geçtiğimiz hafta sonu bir dedikodu, ortalığı allak bullak etti. Koca ülkede herkes marketlere koştu. 5 litrelik ayçiçeği bidonlarını birer ikişer kapıp evlerinin yollarını tuttular. Pandeminin başında...
Geçtiğimiz hafta sonu bir dedikodu, ortalığı allak bullak etti. Koca ülkede herkes marketlere koştu. 5 litrelik ayçiçeği bidonlarını birer ikişer kapıp evlerinin yollarını tuttular. Pandeminin başında biz bu filmi “un” olayında görmüştük. Maalesef milletimiz çok çabuk “gaza” geliyor. Tek kelime ile cahillik. Günü kurtarmaktan başka bir şey değil. Zaten hep öyle yapmıyor muyuz!
Yeni Tarım ve Orman Bakanı Sayın Vahit Kirişçi, hemen bir açıklama ile noktayı koydu; “Ayçiçeği yağında sıkıntı yok, 1 yıllık stoğumuz var” deyiverdi. Bu bir yıl içinde de Trakya’da ekilen binlerce dönüm alandan elde edilecek ürün yağa dönüşecek. Kısacası neymiş, olay bir dedikodudan ibaretmiş. Resmen gaza gelmişiz.
Ortalığı karıştıran bir diğer olay, zeytinlik alanlarının yayınlanan genelge ile madenciliğe açılması oldu geçtiğimiz hafta. Tartışması ise hala sürüyor. Kıyaslamalar yapılıyor. Kilosu 50-60 liraya yükselen zeytinyağı mı kıymetli, yoksa bir dönem kazılıp çıkartılacak maden mi? Ve bu sürede kevgire çevrilen ve tıpkı altında olduğu gibi zehirlenen çevre de cabası.
“Zeytinime dokunma!” sloganları her ağızdan yükseliyor. Haksız da değiller hani. Türkiye’nin batısı boyunca Akdeniz’e kadar uzanan çanakta binlerce dönüm zeytinlik yer alıyor. Eğer bu genelge uygulanırsa, bu alanlar resmen tarumar edilecek. Kazanan maden şirketleri olacak. O alanların sahipleri “günü kurtarma” uğruna yine havasını alacak. Olan yüzyıllardır atadan dededen bizlere intikal eden zeytinliklere olacak.
Hatırlar mısınız, bundan 5-6 yıl önce Soma’da bir gecede binlerce genç zeytin ağacı katledilivermiş ve ortalık ayağa kalkmıştı. Tepkiler üzerine o katliamı yaptığı ortaya çıkan şirket geri adım atmış, o bölgeye istediği santrali kuramamıştı. Eğer bu genelge geçerli olursa Soma örneği onlarca maden veya santral kurulacak.
Ayrıca, Zeytinlikleri Koruma Yasası diye bir yasa varken, bir genelge yasanın üstünde nasıl olur? Bu ülke hukuk devleti değil midir? Bu genelgeyi hazırlayanlar kimlerdir ve bu yasanın varlığından haberleri yok mudur? Bu işler bilerek kasten ve bu ülkeyi bitirmek için mi yapılıyor? Bu soruları çoğaltmak mümkün. Ülkenin maden aranacak binlerce dönüm arazisi bulunurken, “altın yumurtlayan tavuk” niteliğindeki zeytinliklerimize göz dikmek olacak iş değil.
Çanakkale, Kaz Dağları’nın etekleri, Edremit, Burhaniye, Ayvalık, Akhisar, Soma, Bergama, Foça, Kemalpaşa, Bayındır, Ödemiş, Tire, Beydağ, Aydın Dağları, Söke, Milas… ve dahası. Genelgenin uygulanması demek bu kadar alanda zeytin varlığımızın tehlike altına girmesi demek. Birileri maden çıkartıp zengin olacak diye bu kötülüğü bu ülkeye kimse yapamaz, yapmamalıdır.
Eğer bir gün zeytinliklerimizi kaybedersek, tıpkı bugün Ayçiçek yağında olduğu gibi zeytin ve zeytinyağında da ithalata muhtaç hale geliriz. İspanya’dan, İtalya’dan, Tunus’tan, hatta Yunanistan’dan kilosu 100 liraya zeytinyağı ve sofralık zeytin almak zorunda kalabiliriz. Kim bu ülkenin insanına kötülük yapmak istiyorsa zeytinlikleri madenlere peşkeş çeker.
Bu noktadan hareketle. Bakın bugün akaryakıtta dünyaya bağımlıyız. Hakeza doğalgazda da öyle. Her gün gelen zamlarla hem cebimizdeki parayı kaybediyor, hem de araçlarımıza rahatça binemez hale geliyor, evimizde ısınma rahatlığını kaybediyoruz. Adeta bir kabus gibi üzerimize çöken bu karabulutlar, elimizdeki zenginlikleri korumakla mümkündür. Zeytinliklerimiz de topraklarımız da bu zenginliklerimizin başında geliyor.
Lütfen aklımızı başımıza alalım!